Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Oleg

Oleg
(7.0/10)
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

7. Boğaziçi Film Festivali’nin Dünya Sineması bölümünde seyircisiyle buluşan Letonya yapımı Oleg, Dostoyevski’den bu yana süreye gelen Doğu Avrupa’nın, ‘Batı Avrupa’ karşısındaki ‘öteki olma’ halini beyazperdeye taşıyan, oldukça çarpıcı bir yapım. 

Yönetmen ve senarist Juris Kursietis’in 4. uzun metrajlı filmi Oleg, ülkesi Letonya’dan Brüksel’e (Belçika) çalışmaya gelen, kasap Oleg’in -aslında her yarı-göçmenin başına gelebilecek- hikayesini anlatıyor. 

 

Filmin başlangıcında Oleg’i Belçika’da para kazanıp, biriktirmeye hevesli, dürüst ve çalışkan bir göçmen olarak tanıyoruz. Fakat kasap olarak çalıştığı iş yerinde yaşanan kaza sonrası Oleg’in kaderi, resmen ellerinden kayıp gidiyor. Kendisine bir şekilde yardım edileceğine inanan Oleg, Belçika’da küçük bir çete habitatı kurmuş olan Andrzej’nin -tabiri caizse- eline düşüyor!

 

Neredeyse tamamı ‘tracking shot’ (takip çekimi) ile ilerleyen ve bu tarz ile gerçekçi anlatıma sırtını iyi yaslayan film, konuyu işlediği 108 dakika boyunca seyirci psikolojisini de germeyi hakkıyla başarıyor. Oleg’in her girdiği çıkmaz da seyirci olarak biz de onunla beraber boğuluyoruz. Bu etkide şüphesiz ki oyuncular Oleg rolünde Valentin Novopolskij ve Andrzej’yi canlandıran Dawid Ogrodnik’in de payı yadsınamaz. Karakterlerin karşılıklı iyi oynanmış negatif enerjileri, filmin durağan temposunu arttırıyor

 

Gelelim Juris Kursietis’in sosyolojik açıdan yorumlanabilecek dertlerine… Yazının girişinde de belirttiğimiz gibi, ister Çarlık dönemi olsun, ister SSCB ve sonrası, Doğu Avrupa milletleri AB’ye bir şekilde kabul edilip, eklemlenseler dahi, Tuna Nehri’nin batısı yakasında zihinlere kazınmış olan algı, uzun süre değişmiyor. Dahası bu, belli kıstaslarda çalışma ve oturma izni olan göçmenlerin, kendileri de bir noktaya kadar doğulu kalmaya devam ediyor. 

 

Polonya AB’ye 2004 yılında girdi ama AB sınırları içerisinde kafasına göre özgür yaşadığını sanan Polonyalı gençler, potansiyel şüpheli olarak dosyalanmaya devam ediyor. Dahası bu yeni özgür dünya içinde, ‘yırtmış görünen’ Polonyalı, bir zamanlar aynı ekmeği bölüştüğü Letonyalı ‘yoldaşını’ ezmekten, sömürmekten geri kalmıyor, hicap da duymuyor. Üstelik bu sömürü, psikolojik ve fiziki şiddetle iç içe örülüyor. Oleg’in yaşadığı psikolojik şiddetin boyutu ve o noktadan çıkışsızlığı bambaşka bir yazı konusu. 

 

Polonyalı eziyor da, bizzat kendi halkından olan ama üst sınıfa mensup vatandaşı farklı mı davranıyor? Oleg, canını en çok sıkan tokadı aslında, soydaşı Zita’dan yiyor. Çünkü aynı sosyal tabakaya dahil değiller ve ülkesinden kilometrelerce ötede, Zita için Oleg, doğrudan bir tehdit unsuru; çünkü o sıradan bir kasap!  

 

2019 Cannes Film Festivali’nde "Director's Fortnight" kategorisinde dünya prömiyerini yapan Oleg, özellikle doğu Avrupa sineması meraklıları için yakın dönemin çarpıcı örneklerinden biri diyebiliriz. Her birimizin başına gelebilecek türden, ibretlik bir öykü…  

 

https://twitter.com/duygukocabayli

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter