Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

O ateş bizi de yaksaydı keşke!

O ateş bizi de yaksaydı keşke!
(4.5/10)
Üye: Banu Bozdemir
Gülün Bittiği yer, Sözün Bittiği Yer ve Ateşin Düştüğü Yer… Farklı zamanlara, farklı sosyal durum ve insanlara vurgu yapan üç film, bir üçleme… Gülün Bittiği yer 12 Eylül’e ve o dönemde işkence gören ve sonrasında erkekliği kaybettiğini düşünen bir gencin psikolojisine odaklıydı. Umudun Bittiği Yer hasta oğlunu kurtarmak için helak olan bir babanın dramını anlatıyordu.

 

Ateşin düştüğü Yer’de aslında daha çok bir baba kız üzerinden gidiyor. Antalya Film Festivali’nin ön elemesini geçemeyen, hatta sıfır puan aldığı için yönetmeni İsmail Güneş’in bu duruma akıl sır erdiremediği bir film Ateşin Düştüğü Yer. İsmiyle müsemma evet düştüğü yeri, yönetmenin kalbini yakmış! O yüzden İsmail Güneş bizlerin de fikrini almak, bu sıfır puanın anlamını çözmek için bizleri filmini izlemeye davet etti. 

 

Gerçek bir olaydan uyarlanan film fakir ama mutlu bir ailenin ocağına düşen ateş misali… Ama hikaye bir türlü harlanamıyor. O kadar naif ki, herkes bağırsa çağırsa, birbirine patlasa da kurtulsak diye düşünüyorsunuz bazı yerlerde. 

 

Osman ve Hatice altı çocuklu bir aile. Yumuşak bir baba, çalışkan bir anne, güzeller güzeli bir kız! Kızlarının hasta olduğunu sanan anne ve baba kızlarının hamile olduğunu öğrenince olayın akışı da değişiyor tabi. Filmin özünü töre cinayetine dayandırabiliriz ama sonrasında baba ve kızın yaptıkları bir yolculuk haline daha fazla meylediyor!  

 

Tabii bu zamansız hamilelik hali aile meclisini bir araya topluyor, anne ve baba sakince de olsa köpürüyor ama Ayşe’de en ufak bir sıkıntı, korku ve dehşet yok. O kendi ruh halinde, saflıklar dünyasında yaşıyor. Her şeyin iyi olduğuna inanıyor, belli ki öyle bir ortamda yetişmiş. Hamileliği kabullenmiş ve kızı dayısına götürme süsü veren aile,  kızı yolda zehirlemeyi düşünmektedir! 

 

Yolda yabancı bir kadının sevgilisiyle olan rahat ilişkisi, istediği zaman adamı terk edip, istediği zaman tekrar ona dönmesi gibi bir noktadan bakan Güneş, aslında iki kültür arasında bir karşılaştırma yapıyor ve yanlış anlamadıysam özgür olanın yanını tutuyor. Yani hayatının kararını kendinin verebilmenin. Ben en azından öyle umut ettim. Filmin yollarda olma hali fazla uzun, orada babanın kararsızlığı perçinleniyor elbette ama bizim de iflahımızı kesti çoğu zaman. Bitmeyen bir yol, bitmeyen bir öldürme isteği ve bitmeyen bir saflık! Gittikçe zorlaşan yolculuk, karar vermenin zorluğuna işaret ediyor ama kıza zehirli su içerme hali falan birazcık zorlama, birazcık amatör kaçıyor! 

 

Yolların babayı yumuşatacağı da aşikar zaten, kızıyla kurduğu birebir iletişimin içindeki kötülüğü yok edeceği. Aslında bir yanıyla hümanist bir film çekmeye soyunuyor Güneş, bir yandan da ne yaparsak yapalı kötülüğün üstün geleceği bir yaşam algısının arkasında duruyor. Çekimler biraz daha kararlı, biraz daha kısa ve söyleminde net olabilseymiş aslında vicdan ikilemi konusunda daha başarılı bir film olabilirmiş… 

 

Yeşim Ceren Bozoğlu ve Hakan Karahan başrolde yükün çoğu babada… Filmde ileri atılmak isteyen ama yularından sıkı sıkı tutulmuş bir hal var, bırakın coşayım demek isteyen ama tutulan… Bu anlamda keşke biraz daha rahat bir anlatım olsaydı keşke! Elifcan Ongurlar ilk film deneyiminde başarılı… 

 

Banu Bozdemir

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter