Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Modifiye versiyon!

Modifiye versiyon!
Yazar: Fırat Sayıcı Her ne kadar Voltran’la büyümüş biri olsam da, Transformers’ın da hatırı sayılır bir yeri vardır bende.

Çocuklukla ergenlik arasındaki, her kıyafetin garson boyunu giydiğimiz anlamsız/belirsiz çağda bir Transformers figürü elde edebilmek için çok şey verirdik. Arabadan robota dönüşerek olaylara akan metal yığınlarının insan gibi konuşması, davranması elbet her yaşta çocuğun aklını çelmiştir. 7 yıldır da, işini bilen sinemacı Michael Bay sayesinde beyazperdede aynı hazzı tadıyoruz.  

 

Filmin kısaca konusuna gelirsek… İnsanlık bir önceki Transformers-Deceptikon-Uzaylı savaşından doğan kötü sonuçları toparlamaya çalışırken, tarihin akışını kontrol etmeyi amaçlayan karanlık bir grup kendini gösterir. Bu arada dünyaya kendi hedef göstergesinin içinde eskiden kalma, güçlü ve yeni bir tehdit gelir.  Optimus Prime ve Autobotlar, yeni insan kadrosunun yardımıyla bugüne kadar karşılaştıkları en korkunç meydan okumaya karşı koyarlar. 

 

Bildiğiniz üzere bu bölüm ana oyuncu kadrosu komple yenilendi. Başkahramanımız Shia LaBeouf seriden ayrılmıştı. Michael Bay’in onu yeniden seriye sokmak istediği ancak stüdyonun kabul etmediği ve yeni bir başkahraman istedikleri konuşulmuştu. Bu yüzden olacak ki Bay, LaBeouf’un yerini doldurmak için bir önceki filmi “Pain & Gain”de birlikte çalıştığı Mark Wahlberg’i göreve çağırdı. Kimisi için iyi oldu ancak ben Shia LaBeouf’un Transformers ruhuyla daha iyi bağdaştığını düşünüyorum. Bunun en büyük sebebi yaş farkı. Zira Wahlberg 43 iken, LaBeouf 28 yaşında. Kim ne derse dersin, daha çevik ve şaşkın suratlı bir başkahraman (LaBeouf), ne yaptığını bilen, kasları paslanmış bir eski mühendis bozuntusundan (Wahlberg) daha çok yakışıyordu serinin ruhuna! Bu arada bakmaya doyamadığımız dünyalar ‘meleği’ Rosie Huntington-Whiteley’le, Nicola Peltz’i karşılaştırmam bile. Michael Bay neden kısa kot şortu başrole oturtmuş, anlayan beri gelsin!

 

Filmin Ehren Kruger tarafından yazılmış senaryosuna gelince. Daha önce kadın erkek ilişkisini başkahraman ve sevgilisi ekseninde döndüren senarist bu kez ilişkiyi baba-kız eksenine kaydırmayı tercih etmiş. Filmin bir bölümünden sonra olaya dahil olan erkek arkadaş karakteri karikatürden öteye gidemese ve gidişatı değiştiremese de filmin tek komedi unsurunu oluşturuyor. Zira güzel bir kız için babası ve sevgilisi arasındaki gerilim önünde sonunda komedi doğuruyor. Bu filmde dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de insanların ilk kez kötücül karakter olarak filme dahil olmaları. Zira usta aktör Kelsey Grammer’ın oynadığı Harold Attinger, hem Autobot, hem Deceptikon hem de uzaylıları alt ederek kendi çıkarları doğrultusunda bir yeni dünya yaratmak istiyor. 

 

“Transformers: Kayıp Çağ”ın görselliğine diyecek laf yok, yine her zaman ki gibi. İşin içine Dinobot’ların girmesiyle curcunanın daha da arttığı çok katmanlı final sahneleri,  ödediğiniz biletin hakkını kesinlikle verecek. Hele ki filmi bir IMAX salonunda izlerseniz, üstünüze düşmekte olan gökdelen ya da gemi parçalarından kendinizi korumak zorunda hissedeceksiniz!

 

İlki 2007’de vizyona giren Transformers serisi genel anlamda seyircisini hiç üzmedi. Bunda filmin iki mimarı olan Michael Bay ve Steven Spielberg’ün büyük katkısı var. Kuşkusuz başka bir ekip Transformers serisini bu kadar yükseltemezdi. Her bölüm bir öncekinden daha adrenalinli, daha derinlikli. Ama o değil de, artık birileri Voltran’a da el atsın lütfen!

 

Fırat Sayıcı

twitter.com/firatsayici

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter