Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Malatya, Einstein, Quvenzhané Wallis ve Diğerleri

Malatya, Einstein, Quvenzhané Wallis ve Diğerleri
Üye: Murat Kızılca 3. Malatya Uluslararası Film Festivali gayet renkli geçiyor. Her biri ayrı ayrı anlatılmaya değer gezilerin yanına, daha önce görme fırsatı bulamadığım yabancı filmleri de eklersek, dört dörtlük bir festival geçirdiğimizi söyleyebilirim.

 

Çevre gezilerinin her biri uzun uzun anılmaya değer ama ben yeşili, sarısı, kırmızısıyla büyüleyici bir görüntüye sahip Arapkir ile İskoç adalarını anımsatan, fantastik mekân Pertek gezilerini hiç unutmayacağım gibi görünüyor. 

 

Ulusal yarışmadaki filmleri daha önce Adana ve Antalya’da izleme imkânı bulduğumuz için gezilerden geriye kalan zamandaki seçimlerimizi doğal olarak yabancı filmlerden yana kullandık. Malatya’da izlediklerim arasında beni en çok etkileyeni, dün görme fırsatı bulduğum Onur Savaşı / Jagten (The Hunt, 2012) oldu. Thomas Vinterberg’in yönettiği Danimarka yapımı film, yalnız başına yaşayan bir öğretmenin, küçük, masum bir yalan sonrası bütün hayatının mahvolmasını anlatıyor. Onur Savaşı, çocuk tacizi gibi hassas bir mevzu üzerinden önyargı, güvensizlik ve kitle histerisi gibi insana dair zayıflıkları kurcalıyor. Mads Mikkelsen ve Thomas Bo Larsen gibi çok beğendiğim oyuncuların ekstra katkısı ile daha da değerlenen film, akla hemen Einstein’ın meşhur sözünü getiriyor: “İnsanların önyargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan çok daha zordur.”

 

Bugün izlediğim filmlerden ilki Barbara (2012) idi. Christian Petzold’un yönettiği Almanya yapımı film, 1980’lerin Doğu Almanya’sında geçiyor. Küçük bir kasaba hastanesine sürülen Barbara isimli somurtkan ama güzel doktor, duvarın öte yanındaki sevgilisi ile gizli gizli buluşmaktadır. Sevgilisinin yardımıyla Batı tarafına kaçmayı planlayan Barbara’nın hayatı, yeni iş yerinde tanıştığı şef doktor André ve ıslahevinden kaçtıktan sonra yakalanarak tedavi için hastaneye getirilen genç Stella yüzünden bambaşka bir yöne doğru savrulur. 85. Oscar Ödülleri, En İyi Yabancı Film aday adayları arasında Almanya’yı temsil eden Barbara, basit ve sade bir film olmasına rağmen yer yer gerilim dolu anlar yaşatmayı başarıyor. Dokunaklı hikâyesiyle izleyiciyi içine çekmekte zorlanmayan, rahat izlenen ve her kesimden seyirciyle ilişki kurmakta sıkıntı yaşamayan bir film. 

 

Günün ikinci seçimi ise yönetmenliğini Benh Zeitlin’in yaptığı, ABD yapımı Düşler Diyarı / Beasts of the Southern Wild (2012) oldu. Lucy Alibar’ın ‘Juicy and Delicious’ isimli tiyatro oyunundan uyarlanan filmin senaryosunu, Alibar ile yönetmen Zeitlin beraber yazmışlar. Louisiana yakınlarındaki Bathtub (küvet) ismi verilen bölge, yaklaşan fırtına nedeniyle sular altında kalacaktır. Bathtub sakinleri devlet tarafından hızla bölgeden uzaklaştırılmaktadır. 5-6 yaşlarındaki Hushpuppy ve asabi babası Wink’in başı çektiği bir grup insan, evlerini terk etmemekte ısrarcıdır. Yaklaşan fırtına, bölgeyi boşaltmaya çalışan devlet güçleri ve sağlığı gittikçe bozulan babası, minik Hushpuppy’nin cesaret, sevgi ve ev gibi kavramlarla çok erken yaşta tanışmasına sebep olur. Henüz 5 yaşındaki Quvenzhané Wallis’in inanılmaz sevimli oyunculuğu ile bir anda seyirciyi sarıp sarmalayan Düşler Diyarı, Sundance ve Cannes gibi birçok önemli festivalde ödüllendirildi. 

 

Bu iki güzel filmden sonra Sponsor Yemeği’ne katılmak üzere Anemon Otel’e geçtik. Festival sponsorlarına plaketlerinin dağıtıldığı gecede, Popüler Sinema adına verilen plaketi teslim almak ise benim için ayrı bir gurur kaynağı oldu. 

 

3. Malatya Uluslararası Film Festivali, yarın geceki ödül töreni ile sona erecek. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, birbirinden güçlü filmlerin birbirleriyle kapışmasına sahne olacak gibi duruyor. Zerre ve Tepenin Ardı favorilerim ama bakalım jüri hangi filmleri ödüle değer bulacak? Yarın gece hep birlikte göreceğiz. 

 

 

Murat Kızılca

twitter.com/mkizilca

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter