Popüler Sinema

Kıyamet sonrası bir dünyada insanlar kendilerine, gaddar bir lider seçmiştir. Ölümsüz Joe adındaki bu lider, hayatta kalan ve fiziği iyi durumda olan kadınlardan bir harem kurarak, onların doğuracağı çocuklarla neslin devamını sağlama gayesindedir. Bu düzene karşı çıkan ‘İmparator’ Furiosa da hemcinslerini ve kendini kurtarmak adına bir savaş tırıyla ‘Yeşil Diyarlar’a doğru yola çıkıyor. Yine Ölümsüz Joe tarafından bir kaleye hapsedilen Max’in de bir şekilde Furiosa ve beraberindeki kadınlarla yolları kesişince nefes kesen bir yol serüveni de başlamış oluyor.

Serinin ikinci filmi olan 1981 yapımı ‘Road Warrior’un arka planında bir petrol krizi vardı. Hatta bunun ötesinde, farklı bir distopya, kapitalizm söz konusuydu. Steampunk tasarımların ağırlıkta olduğu atmosferin içerisinde, daha önce rastlamadığımız bir aksiyona tanık olmuştuk biz de. Bu konsept Fury Road’da su kıtlığıyla birlikte devam ediyor. Çöllerde insanlar doğal kaynakların azlığında birbirleriyle mücadele içerisindeyken yer yer Max’in karanlık geçmişini de izliyoruz. Ama bu filmi, türdeşlerinden ayıran özelliği feminist bir aksiyon olmasında yatıyor. Başta Charlize Theron’un canlandırdığı Furiosa karakteri ve beraberindeki kadınlar filmin ana odağında yer alıyor. Hatta Furiosa ve diğer kadınlar, bazı sahnelerde Mad Max’ten rol çalarak ‘tek kişilik aksiyon’ yapısını da bir anlamda çürütüyor. Bu kadınlar ellerindeki silahlar ve seksi vücutlarıyla arz-ı endam ederken, B filmlerini hatırlatsa da, duygusal sahnelerde bu türden de sıyrılmış oluyor. Zaten filmin genel çizgisinde, erkeklerin kimisi savaşıp, kimisi de kutsal bir cennete ulaşmak için intihar ederken, kadınlar da daha güzel bir dünya için mücadele ediyorlar. Son yıllarda izlediğimiz filmleri hesaba kattığımız zaman, böylesine naif bir mesaj görmek de pek mümkün olmuyor açıkçası.

Ama her şeyden önce filmi cilalı yapan unsur, aksiyonundaki heyecan ve adrenalin dozu oluyor! Çöl yollarında geçen araba takip-kovalamaca sahnelerinde Miller’ın figüran kullanımı, hava çekimlerinde görüntü yönetmeni John Seale’nin zekice hamleleri çok başarılı! Keza filmi daha da çılgın ve hızlı hale getiren Junkie XL’nin müziklerinden bahsetmezsek olmaz. Ayrıca, film, Mad Max serisinin kendine has ‘yol aksiyonu’ tadını bozmamak adına, bilgisayar teknolojisini minimumda tutuyor. (Kum fırtınası bölümünü dâhil edemeyiz tabi) Bu filmde de steampunk tasarımların ağırlıkta olması filmin aksiyonuna yoğun bir dinamizm katıyor. Bilhassa tüm o mekanik patlamalar, araçların darma duman olması (yeni nesil seyirciye ‘Hızlı ve Öfkeli’ serisini hatırlatması kaçınılmaz) filmi sürükleyen diğer unsurlar oluyor.

Birkaç cümle de oyunculuklardan bahsedelim. Mel Gibson’dan sonra daha cool bir profil ile karşımıza çıkan Tom Hardy, Mad Max’te hiç sırıtmıyor. Ama filmin asıl yıldızları, güçlü bir performansa sahip olan Charlize Theron ve taraf değiştiren ‘yarı doğan’ Nux’a hayat veren Nicholas Hoult oluyor.  

Mad Max: Fury Road, son yılların en iyi aksiyonlarından biri olmakla birlikte, yılın da en iyi filmlerinden biri. Muhteşem bir aksiyona sahip olan bu filmi büyük perdede görmenizi tavsiye ederim. Kadınların ön planda olduğu aksiyonlar da izliyoruz ama Fury Road gibi post apokaliptik bir filmde, bu ince düşünülmüş feminist vurguya her sinemaseverin tanık olması şart! 

Furkan Erkan

twitter.com/FilmNotlari