Popüler Sinema

Control (2007) filmi ile Ian Curtis’ın hayatını sinemaya aktaran Anton Corbijn, yine yaşanmış bir hikayeyi izleyicinin beğenisine sunuyor. Fotoğrafçı Dennis Stock, ilgisini çeken genç bir oyuncu adayının fotoğraflarını çekip, dönemin ünlü dergisi Life’da yayınlatmak ister. Bu parıldayan yıldız adayı ise James Dean’dir. Filmde, ileride ünlü olacak bir fotoğrafçı ve oyuncuya odaklanılıyor fakat bir biyografi filmi yerine fotoğrafların hikayesini dramatik olarak anlatan sinemasal bir kurgu ile karşılaşıyoruz. Yani filmin derdi; ne James Dean’i ne de Dennis Stock’u anlatmak, asıl amaç fotoğraflar. Aynı Stock gibi sanatçıların fotoğraflarını çekerek kariyerine başlayan Anton Corbijn’in bu filmin yönetmenliğini yapması da Life’ı ilgi çekici kılan unsurların başında geliyor.

Filmin dikkat çeken diğer unsuru ise, tabii ki James Dean. Hollywood’un efsaneleşmiş yıldızı daha kariyerinin başında bir araba kazası sonucu 1955 yılında henüz 24 yaşındayken hayatını kaybetti. Sadece üç filmde büyük rol alabilmiş olmasına rağmen, hala unutulmazlar arasında yerini koruyor. Dean “Life” filminde bir yıldızdan daha çok, şöhretten ve dolayısıyla da kaybedeceği özgürlükten korkan, kafası karışık, düşüncelere dalan Jimmy olarak yer alıyor. Warner Bros.’un yöneticisi Jack Warner ile ona ün kazandıracak bir anlaşma yapsa da, Jimmy’nin pek de dile getirmediği çekinceleri vardır. Belki de bu kafa karışıklıklarından dolayı büyüdüğü Indiana‘ya gitmek ve ailesini görmek ister, ama istemsizce Stock’u da yanında sürükler.

Life’da, bir yıldızın yer aldığı bir hikaye anlatılıyor olsa da, aslında filmin asıl karakteri Dennis Stock. Çünkü olayları onun bakış açısından izliyoruz ve Jimmy, Stock ile beraber izleyiciyi de bir maceranın içine doğru sürüklüyor. Hayata çabuk atılmak zorunda kalan Stock, evlenip boşanmış ve pek de umurunda olmayan bir çocuğa sahip, genç ama yıpranmış bir fotoğrafçıdır. Ünlülerin kırmızı halı fotoğraflarını ve film setlerini çeker fakat asıl istediği bir sanatçı olabilmektir. Aynı zamanda hırslı ama motivasyonunu çabuk kaybeden, biraz da korkak bir adam. Jimmy’nin tam tersi bir karakter de olduğu için beraber çalışmaları da zorlukları beraberinde getiriyor. Film de ise, bu karakter çatışması çerçevesinde fotoğrafların çekilme aşamaları anlatılıyor.

Stock’u vampir imajından kurtulmaya çalışan Robert Pattinson, Dean’i ise Chronicle (2012) ve The Amazing Spider-Man 2 (2014) gibi filmlerden hatırladığımız Dane DeHaan canlandırıyor. Filmde ayrıca, ufak rolleri olsa da Ben Kingsley, Joel Edgerton ve

Alessandra Mastronardi’nin yer aldığını da hatırlatalım. Life’a her ne kadar 1950’lerde geçen bir dönem filmi olarak baktığımızda göze batmasa bile,  çok da büyüleyici bir yapım olduğunu söyleyemeyiz. Film, çoğunlukla genel planlardan kaçındığı için görsel olarak 1950’lerin ruhuna tam olarak inemiyor. Az görünseler de, usta yönetmen Nicholas Ray ve yıldız oyuncu Natalie Wood’u karakter olarak görmek, Humphrey Bogart ve Marilyn Monroe gibi birçok oyuncuya yapılan göndermeleri izlemek, o dönemi sevenlerin ilgisini ayakta tutacaktır. 

Film aslında, içinde yer alan karakterler kadar efsane olamayacak bir yapım fakat  filmin Life dergisinde çıkmış fotoğrafların hikayesini, iki karakter üzerinden sinemaya aktarma fikrini yansıtması kesinlikle çok ilginç. James Dean’in karizmatik fotoğraflarını perdeden tutun da bardak, çakmak gibi her türlü nesnenin üzerinde görmek, efsanevi oyuncunun biraz ruhuna, hayat felsefesine inmek ve Magnum Photos gibi uluslararası bir fotoğraf ajansının üyesi olan 2010 yılında kaybettiğimiz Dennis Stock’u tanımak için bile Life filmi izlenebilir.

Twitter.com/mugeibrikci