Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Kartaca yıkılmalı, Gotham kurtarılmalı...

Kartaca yıkılmalı, Gotham kurtarılmalı...
(8.0/10)
Üye: Alper Turgut
Muhafazakarlık maskesini yeniden takan, kapitalizm ve faşizm için sürekli kahramanlığa soyunan, haliyle hayli hayran depolayan pek meşhur düzen yanlısı ve yüce ahlaklı mirasyedi Batman Efendi, çizgi romandan sinemaya görkemli geçişinin şimdilik son etabında, Gotham kentini nükleer tehlikeden kurtarmaya çabalıyor. Çizgi romanların ekseriyetle, J. Edgar Hoover zihniyetinde düşmanlar yarattığı, sıcak savaş, soğuk savaş ve işgal sürecinde ABD'nin çıkarlarını gözettiği ve sisteminin devamı için çaba gösterdiği malumunuz. Batman de tüm bu kahraman ordusunun belki de en sinsi üyesi, saman altından su yürütmekte üstüne yok. Evet, Kara Şövalye Yükseliyor, nükleer tehlike altınaki bir kenti, teröristleri, azgın suçluları ve elbette buna karşı çıkan kahramanları anlatıyor. Neden düşman var diye sormuyor, sisteme rakip çıkanı bertaraf etmenin yolunu kurguluyor. Erk sahibi olanlar, evini temiz tutup, komşuya musallat olurlar. Tarih tanıktır, Kartaca yıkılmalıdır diyenlerle, Felluce'yi dümdüz edenlerin farkı yoktur. ABD dışındaki bir ülkenin sıradan bir kenti, ekipman tipi işbirlikçi kahraman Batman'in umurunda mı? Asla! Ancak Gotham önemli ve değerlidir, sistemin kalbidir ve ivedilikle kurtarılmalıdır.

 

1966'da ilk kez beyazperdeyle buluşan Batman, daha sonra Tim Burton, Joel Schumacher ve en nihayetinde Christopher Nolan'ın çektiği filmlerle, bir çizgi karakterden bir efsaneye dönüşmesini bildi. Denver'da Kara Şövalye Yükseliyor'un gösterimini basan, 12 kişinin öldüğü, 58 kişinin yaralandığı saldırıyı “Joker” olarak üstlenen manyağa bile esin kaynağı olduğuna göre, haddinden fazla önemsendiği su götürmez bir gerçek. Hayranlarının eleştiriye bile tahammül gösteremediği, sistemin maskeli ve gayri resmi savunucusu Batman, görevini layıkıyla yapıyor, özetle...

 

Nolan'ın 2005'te çektiği Batman Begins, ardından gelen 2008 tarihli The Dark Night (serinin en sevdiğim filmidir) ve şimdi son olarak vizyona giren The Dark Night Rises ile üçleme tamamlanmış oldu. En büyük sinema sitesi imdb'de 171 bin küsun kişinin oyuyla 10 üzerinden 9 gibi bir ortalama yakalayarak başyapıtlar klasmanına kısa sürede ulaşan film, adının hakkını veriyor ve harbiden Kara Şövalye Yükseliyor. Şimdi diyeceksiniz film kötü mü? Hayır, kesinlikle... Ah! Ne muazzam bir çılgınlık demesem dahi, çekilmiş nice çizgi roman uyarlamasına kendi maskesini giydirir o denli iyi, görsel ve hacimsel olarak fark bindirir, hiç kuşkusuz. Karanlık atmosferinin çekiciliği, Christian Bale, Gary Oldman, Anne Hathaway, Marion Cotillard, Tom Hardy, Joseph Gordon Levitt, Morgan Freeman, Michael Caine, Matthew Modine, Liam Neeson, Cillian Murphy gibi oyunculardan kurulu dev kadrosuyla, müzikleriyle, metniyle, yönetmen farkıyla, aksiyonuyla, sesiyle, kurgusuyla hemen her şeyiyle destansı bir film bu, hatta bir kere değil, çok kere izlenir, seyredilir, seyrettirilir.

 

Eksileri yok mu? Elbette var. Senaryo son düzlükte savruluyor, inandırıcılık ekseni kayıyor. Marion Cotillard'ın öyküsü, hatta oyunculuğu eğreti duruyor, Kedi Kadın'ın varlığı sönük kalıyor, Bane'nin taşıdığı karanlık, güçlü ve sistemi yıkmaya çabalayan adam karakteri, resmen final yolunda çuvallıyor. Tüm bunlar genelin içinde kayboluyor, filmin etkisini ve cazibesini azaltmıyor, bunu da söyleyelim.

 

Peki, benim derdim ne? 11 Eylül'den sonra dünyanın jandarması ABD'nin, Ortadoğu halklarına kan kusturup, kendi halkına da polis olmasını meşrulaştırma sürecine, 7. sanat sinemanın bu denli destek sağlaması artık bana pek tat vermiyor. Ha sizler, bize hava hoş derseniz, o da sizin görüşünüzdür, ötesi yok. Evet, faşizm yeniden yükseliyor ve kitleleri kucaklıyor, ne yazık ki... Devletlerin ve milletlerin günümüz gerçeğinde tekrar karanlığa yöneldiğini görmemek mümkün mü? Kanımca bir alt metin okumasına da gerek yok. Arap Baharı, linçler, halkına tanklarla, uçaklarla bomba yağdıranlar, büyüyen resmi ve gayri resmi terör, yüksek güvenlikli cezaevleri, işkence, tahammülün azalması, uzlaşmanın çözümden sayılmaması, şiddetin ve ihlallerin artması, barışın yerine savaşın, güvercinler yerine şahinlerin hakimiyetinde bir dünya profili...

 

Kara Şövalye Yükseliyor'un alt metniyle, İl Duçe Benito Mussolini'nin Kara Gömleklekliler'inin ne farkı var diye uçmayacağım elbette, ancak hala komünizmden rahatsız olan, öteki dediğini El Kaide ile bir tutan ve tüm bunları kötü adam Bane ve adamlarına kakalayan Batman ve ahalisi, çok dürüst ve tutarlı bir mantığın ve büyük bir vicdanın sesi değiller, haliyle... Kötü geçen bir çocukluk, ileride dünya yok edecek canavara dönüşür gibi bir ucuzluk, konu tükenmişcesine hemen herkesin peşine düştüğü kentleri patlatma geleneği, iyi olduğu kakalanan adamların mükemmeliyetçilik kıvamındaki azmi... Neyse... Guantanamo ve benzeri cezaevlerini doldurmak için 'olası' kelimesinin bile yettiği lanet emperyalistlere benzer, paralel bir kurguyu tercih eden, amaç adına, hedef adına, düzenin bekaası adına kendi kanunlarına bile hiçe saymayı seçen, ve tüm bunları metnine yediren film, tüm polisleri iyilik meleği, zenginleri de adeta mazlumlar olarak göstermeyi başarıyor. Bu da bana saçma geliyor, nedense... 

 

 

Alper Turgut

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter