Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

İnsan her yerde ve her zaman insan

İnsan her yerde ve her zaman insan
Üye: Serdar Akbıyık Fragmanıyla bile büyük sansasyon yaratan Bulut Atlası-Cloud Atlas bu hafta vizyonda. Birçok sinemaseveri hayalkırıklığına uğratsa da tam bir görsel şölen. Bayram tatili için doğru bir tercih…

Sinema sizin nerede durduğunuz ile hatta o filmi seyrederken hangi ruh durumunda olduğunuzla çok ilgili. Hele bazı filmler var ki onları tüketmek, içlerine girmek çaba istiyor. Cloud Atlas ilk fragmanıyla büyük beklentiler yarattı. Nasıl yaratmasın, David Mitchell’in çok satan ve ödüllü romanından uyarlama, Wachowski Kardeşler ile Tom Tykwer gibi son dönemin efsane hikayelerini yaratan yönetmenlere sahip.

 

Wachowskiler Matrix’i yapmış, sinema tarihine isimlerini altın harflerle yazdırmış yönetmenler. Matrix insanların yaşamlarına felsefi bakış atmalarını sağlamış çok önemli bir yapım. Sadece bu da değil. Yapımcı olarak V for Vendetta gibi anarşizmi yücelten bir yapımın altındaki imza da onlara ait. Wachowskiler her ne kadar büyük gişe filmlerinin yönetmeni olarak gözükseler de demin saydığımız yapımların sosyal yapıyı hedef alan eleştiriler ile donatılmış olduğu gözden kaçmamalı. Bu filmler kapitalizm karşıtıysa Cloud Atlas sosyalist bir filmdir. Aslında yeni bir şey söylemeyen ama doğru ve eski kavramları şekil olarak yeni bir tarzda söyleyen filmdir Bulut Atlası. Bu konuyu yazının devamında daha da açacağız.

 

Üçüncü yönetmenimiz Tom Tykwer için de birkaç laf etmemiz gerekir. Koş Lola Koş ile dirilen Alman sinemasının en sağlam yönetmenlerinden olan Tykwer artık Hollywood’un altın çocuğu. 2006’da çektiği Parfüm filmi de sinema estetiği açısından ayrıcalıklı bir yapımdı. İşte bu üç müthiş yönetmenin Tom Hanks, Halle Berry, Susan Sarandon, Hugh Grant, Hugo Weaving, Jim Sturgess ve daha adını saymadığımız birçok ünlü isimle yaptıkları film haliyle beklentileri yüksek tuttu. Film beklentileri karşılamadı demek bence haksızlık olur. Ama zor tüketilebilen, biraz karışık, bütüne hakim olmak için 168 dakika bütün konsantrasyonunuzu perdede tutmanız gereken bir yapım olduğu gerçeği de ortada. Kısacası ortalama bir sinema izleyicisinin başyapıt mertebesine ulaştırabileceği bir film değil. Ama filmin bazı tercihleri var ki hem çok cesur hem de yaratıcı.

 

Altı ayrı hikayeden oluşan öykü aynı oyuncuların makyajla farklılaşmasıyla canlandırılıyor. Benim hoşuma giden şey ise hikayenin karakterleri kimlik olarak isimleri, cinsiyetleri değişse de öykülerde hep aynı karakteri canlandırmaları. Öykülerde insanın aç gözlülüğünü, saflığını, ezileni, ezeni ifade eden karakterler var. Bu öykünün kahramanlarının değişmez tiplemeleri. Sadece bir öyküde yönetmenler bizi terse yatırıyor. Tom Hanks’in canlandırdığı doktor karakteri son zamanlarda gördüğüm en zalim ve acımasız karakter.

 

Filmin her öyküde geçen sözcükleri de önemli “Güçsüzler et olur, güçlüye yem olur.” Filmin öykülerini burada teker teker yazmanın anlamı yok. Ama bütün öykülerin içeriğini çok iyi anlatan bir diyaloğu yazarsak yeterli olacaktır sanırım. Hugo Weaving’in canlandırdığı zengin çiftlik sahibi, damadının idealist kararlarına itiraz ederken şunları söyler “Ne yapabileceğini sanıyorsun, sen okyanustaki bir kaç damladan birisin.” Damadı canlandıran Jim Sturgess ise cevabı yapıştırır “Okyanus damlalardan oluşur.”

 

Kapitalizm karşıtı öykünün bu tür söylemleri yeni olmasa da içimizi ısıtan tınılar bıraktığı bir gerçek üstümüzde. Bu filmi magazin basınının boyalı haberlerinin gölgesinde değil kendi kimliğinizin renkleri altında seyredin. Farklı ve heyecan verici şeyler bulacağınızı ümit ediyorum.

 

Serdar Akbıyık

 

twitter.com/serdarakbiyik

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter