Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Hüzünlü bir festivalin ardından…

Hüzünlü bir festivalin ardından…
Yazar: Fırat Sayıcı

 

Bu yıl 28. kez düzenlenen Adana Altın Koza Film Festivali’nde Siyad jürisi olarak Vecdi Sayar ustamız ve çok sevdiğim arkadaşım Rıza Oylum ile birlikte görev yaptık. Siyad ödülünü iki yıl önce kaybettiğimiz Cüneyt Cebenoyan adına verdik. 50’ye yakın başvuru arasından ön jürinin 10’a indirdiği film listesinde üç aşağı beş yukarı ortak birkaç film üzerinde durduk. Pandeminin de etkisiyle çekilen filmlerin azlığı, bu yıl Adana’yı da vurmuş. Kendi adıma “Koridor”, “Zin ve Ali’nin Hikayesi” ve de “Dermansız” filmlerini beğendiğimi söyleyebilirim. Ancak uzun metrajlı kurmacalarla belgesellerin yarıştırılması mevzusuna hala içim ısınmadı ne yazık ki… Belgesel ödül alsa kurmacaya, kurmaca ödül alsa belgesele haksızlık yapılıyor gibi geliyor.

 

Festival bu yıl biraz hüzünlü geçti bildiğiniz üzere… Çok sevdiğimiz Kadir Beycioğlu ağabeyimizin kaybı hem festival ekibini hem konukları oldukça etkiledi. Sinema sektörüne yıllarca büyük katkılar sağladığını düşündüğüm Beycioğlu’yla tanışıklığımız, onun Malatya İnönü Üniversitesi’nde düzenlediği kısa film yarışmasına dek uzanıyor. Birkaç sene festivale danışmanlık yapmamı istediğinde seve seve kabul etmiştim. Hatta Malatya’da ailesiyle tanışmış, güzel vakitler geçirmiştik. O İzmir’e taşınıp Adana Film Festivali’nin direktörlüğüne başladığında da irtibatımız hep devam etmişti. Her sene basın mensubu ya da jüri olarak Adana’ya geldiğimde onun sıcak gülümsemesini, yüce ruhunu tekrar tekrar hissediyordum. Benim doktorayı bir an önce bitirmem için de ara sıra takılırdı. Evladını kaybetmesiyle yaşadığımız şokun ardından onun vedası bizleri derinden üzdü. Özellikle de Altın Koza için yaptıklarını göz önüne alırsak ne denli sinema sevdalısı olduğunu anlayabiliriz. Kimseye kin gütmeyen, basın mensubundan sektör bileşenlerine herkesi özveriyle kucaklayan muhteşem bir insandı. Festival boyunca onun yokluğunu elbet hissettik ama biliyorduk ki her film gösteriminde, her etkinlikte Kadir ağabey bizlerle birlikte bir koltukta oturuyordu. Sanırım bu hissiyat her sene Altın Koza’da tekrar edecek benim için. Nur içinde yat Kadir ağabey ve merak etme Adana Altın Koza Film Festivali bizlere emanet…     

 

Festivalin yarışma filmlerine gelince… Biz SİYAD jürisi olarak kısa ve keyifli bir toplantı sonrasında “Zin ve Ali’nin Hikayesi”nde karar kıldık. Zira ana jürinin bazı kararlarına şahit olunca seçimimizin ne denli isabetli olduğunu düşündüm. “Lacivert Gece” filminde 5 dakika görünen oyuncuya en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü verilmesi ya da birçok senaryo boşluğu bulunan “Bir Nefes Daha” filmine en iyi senaryo ödülü verilmesi herkes gibi bizleri de şaşırttı. Tabii ki, her jüri kendi öznel düşünceleriyle kararlarını hayata geçirir, festivali yaşar. Ancak maalesef bazen böyle talihsiz seçimler ödül törenine damga vurabiliyor.

 

Neyse, lafı daha fazla uzatmadan, festivale emeği geçen herkese tek tek teşekkür ederek festivalde yarışan 10 filmi kısa kısa değerlendirmek isterim. Her zaman yaptığım gibi kişisel olarak 10 üzerinden puan vermeyi de ihmal etmiyorum. Yeni bir festivalde daha görüşmek üzere…

 

 

Koridor: Düşük bütçeli, tek mekanda geçen, iki yaşlı kız kardeşin küçük dünyalarını muhteşem bir yetkinlikle anlatan bir film. Görüntü ile sanat yönetmenliği ödüllerini almasının yanı sıra, herkeste, izlediği andan itibaren, bu iki muhteşem kadın oyuncuya, en iyi kadın oyuncu ödülü  verilsin arzusunu yarattı. Ki öyle de oldu… Buna çok sevindim. Ana jürinin bu üç ödüldeki kararlarını da yürekten alkışladım. Festivalin bana göre en iyisiydi. 7 /10

 

Zin ve Ali’nin Hikayesi: Mehmet Ali Konar’ın Bingöl’de çektiği film evlenmek üzere evladını kaybeden bir Kürt kadınının onun arkasından düzenlemek istediği düğün alayını konu alıyor. Tabii bu durum sadece yaşlı kadını değil başta adamın abisi olmak üzere o evde yaşayan her bireyi derinden etkiliyor. Yalın anlatımı ve eşsiz sonbahar görüntüleri eşliğinde sizin içinize de bir keder düşürüyor. Düşük bütçeli ama büyük gönüllü bir iş. Festivalde neredeyse herkesin sevdiği bu filmi bir yerlerde bulup mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.  

 6.8 / 10

 

Dermansız: Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nu “Gözümün Nuru”ndan beri ilgiyle takip ediyoruz. Bu belgeselde de bizleri şaşırtmayı ve etkilemeyi başardılar. 47 yıl boyunca aynı hastane odasında kendi isteğiyle kalan Abdullah amcanın hayatını fon alarak, sistem eleştirisinden kapital düzenin sorgulanmasına, vefalı insan olmanın zorluklarından kötü niyetli vatandaş olmanın kolaylıklarına dek, bizi daldan dala atlattı bir kuş misali. “Zeitgeist” belgesellerinin yapısını örnek alarak oluşturduklarını düşündüğüm bu yapı ülkemizde de oldukça iyi çalışıyor. Artık onlara özgü bir tavır oldu bu… Devamını bekliyoruz. 6.5 / 10

 

Yaramaz Çocuklar: Ahmet Necdet Çupur’un Antakya’da yaşayan kendi ailesine çevirdiği nesnel kamerası oldukça başarılı. İyi bir belgesel. Yer yer yeniden kurgulanmış sahneler ve diyaloglar var. Ancak gösterim sonrası yönetmenin bunu reddetmesi beni filmin samimiyetinden biraz uzaklaştırdı. Zira belgeselin oluşturulma biçiminin ne olduğunu ortalama bir seyirci bile fark eder. Bunu inkar etmek ise yaptığınız işe olan saygınızın seviyesini aşağı çeker. 5.9 / 10

 

Bir Nefes Daha: Nisan Dağ’ın “Deniz Seviyesi” filmini sevmiştim, iyi bir yönetmen gözü olduğunu düşünmüştüm. Yanıltmadı. Ancak festivalde bol ödül alan “Bir Nefes Daha”nın en büyük eksiği senaryonun boşlukları ve başrol oyuncusunun tutukluğu… Buna rağmen senaryo ve en iyi umut vaat eden erkek oyuncu ödülü almasına anlam veremedim. Hayal Köseoğlu ve Eren Çiğdem ise çok çok iyi. Nisan Dağ’dan daha da iyi filmler izleyeceğimize şüphem yok. 5.7 / 10

 

İçimdeki Kahraman: Yıllar önce “Nasıl Süper Kahraman Olunur?” başlığıyla bir sinema dosyası hazırlamış ve süper kahramanların dünyasına bir göz atmak istemiştim. Bu sitede yayınlanan, hala da çok okunan bir dosyadır. Süper kahramanları hepimiz çok severiz çünkü… “İçimdeki Kahraman”ı da sevdiğimi söyleyebilirim. Ancak sonunda verdiği kahramanlığın lüzumu yok, hayallerinizden vazgeçin, kaderinizden kaçmayın, evlenip çoluğa çocuğa karışın mesajını pek sevmedim. Böylesine fantastik bir film çekip sonunu böylesine düz bir şekilde bağlamak seyirciyi üzdü. Oyunculuklar ve görüntüler ise çok renkli ve tatmin edici. 5.5 / 10

 

Cemil Şov: Yeşilçam’a selam mı gönderiyor, dalga mı geçiyor çözemedim ancak biçim olarak belli bir seviyeyi yakalamış bir film. Oyunculuklar çok iyi ancak aynı şeyi senaryo için söyleyemeyeceğim. Zira yaklaşık ortalama 20 dakika tekrarlara düşen fazlalığı var. Alican Yücesoy’un oynadığı müdür karakterinin de hikayeye pek bir şey kattığı yok. 5 / 10

 

Sen, Ben, Lenin: Tufan Taştan’ın yönettiği bol profesyonel/amatör oyunculu film gerçek bir olaydan esinlenerek yola çıkmış. Ümit Ünal’ın “9” filmini anımsatan ama onun yanına bile yaklaşamayan yapım beni tatmin etmedi. Türkiye panoraması çizmeye çalıştığı her an yarattığı karakterlerin karikatürleşmesini sevemedim. 4.5 / 10

 

Lacivert Gece: Zonguldak’taki madencilerin hayatına odaklanan filmin en büyük dezavantajı müzikleri. Öyle ki, zaman zaman acaba ben primetime’da yayınlanan sıradan bir dizi mi izliyorum acaba gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Oyunculukların da pek başarılı olmadığını söylemeliyim. 4 /10

 

Fuad: Festivalin en zayıf işlerinden biriydi. Ardahan’ın eşsiz kar manzaralarını sırtına dayaması filmin etkisini güçlendirmeye maalesef yetmedi. Sonradan öğrendik ki zaten dizi olarak planlanıp sonradan filme dönüştürülmüş bir proje olmuş. 3.5 / 10

 

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

HABERLER

Köpekle Kurt Arasında Moskova Film Festiv...

Köpekle Kurt Arasında Moskova Film Festiv...

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter