Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Hayatımı seçtim, güle güle sevgilim!

Hayatımı seçtim, güle güle sevgilim!
(4.5/10)
Üye: Banu Bozdemir
Filmi izlerken öncelikle güzeller güzeli Liv Tyler’ın da yaşlandığını da hatta hafiften çirkinleştiğini düşündüm ve bu filmin içinde dönen ‘masumiyet de fazla’ dedim… Film bir intihar teşebbüsü sahnesiyle başlıyor ve iki çocuğu olan bir adamın aslında kısır olduğunu öğrenmesiyle… İki adamın hayatı bir çatının tepesinde kesişiyor ve ikisi kader birliği etmişçesine birbirlerine açılıyor.

 

Filmin aslında berbat bir konusu var ama bir yandan da değişik ilgi tünellerinden geçiriyor bizi! Muhafazakar baskıyla rahat olmanın altyapısı sorgulanıyor ve bu anlamda ülkece bu sıralar sıkça yaşadığımız travmatik günlere denk düşüyor. Shana ve Joe evli. Shana o kadar masum ki sanki yeni doğmuş! Ama arkası bir hayli dolu yaşadıklarından. O kadar çok şey yaşayıp bu kadar masum kalabilmek biraz inandırıcılıktan uzak açıkçası. Joe ise bildiğin baskıcı ve dindar! Karşı komşuları Gavin ise rahat bir adam… Shana ve Gavin arasında daha ilk görüşte başlayan aşk filmin de sonunu hazırlıyor, herkesin de! 

 

Film ilişkilere, baskılara, cinsel tercihlere ve yaşam biçimine dair bir şeyler söyleme heveslisi.  Ama bir yandan da inandırıcılıktan uzak! Joe şüphelerin kurbanı bir adam olarak karısının çalışmasına izin veriyor, hem de karşı komşusunun müdür olduğu bir otelde.  Sonra da her şeyi müdahale etmeden gözlemlemeye başlıyor. Ateş bacayı sararken Joe’da dumanı yelliyor sanki! 

 

Evet tüm dünyayı saran bir konu sıkıntısı var artık bu ortada. Hollywood da bunu yaşayan ama çaktırmayanlardan. Polis memuru ve Gavin bir çatının tepesinde hayatlarının muhasebesini yaparken bir yandan da ‘onu ölecek kadar sever misin’ geyiği dönüyor filmde! Filmin cesur noktalarından biri de bu!  Başından beri gösterdiği sözü tutuyor. 

 

Runaway Jury / Jüri filminin de senaristi olan Matthew Chapman yönetmiş filmi. Her zaman iyi bir psikopat olduğuna inandığım (oyuncu olarak) Patrick Wilson sinsi ve dindar koca rolünde! Sinemadaki varlığıyla belki de ilk defa karşılaştığım Charlie Hunnam (Son Umut’ta oynamış ama hatırlayamadım) tutkulu aşık rolünde. Başta da dediğim gibi masumiyet müzesi kıvamında ortalıkta dolaşan Liv Taylor’ı yaşlanmış buldum ama pek başarılı bulmadım! 

 

Sonuçta hayat gibi filmde seçimler üzerinden gidiyor. Neyi seçersen karşına çıkacaklar farklıdır denkleminin başa saran hali var bu filmde. Ev, otel ve çatı üçleminden hayata dair çıkarsamalar sunan filmin duygusal dozu bazıları için yeterli gelebilir ama bana gelmedi… Yine de inanç – aşk sorgulamasından hangisinin galip çıkacağını merak edenler izlesin! Ama daha iyi bir seçenek bulursanız güle güle diyebilirsiniz… 

 

Banu Bozdemir

 

 

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter