Popüler Sinema

Haftasonu sabahın körü saatinde sınavlar olunmuş, bir sonraki sınava daha 4 saat var. Deniz Ali durur mu, o saatte tabiki de kaçırdığı filmleri takip eder. İşte yine bir anda gitmeye karar verilen bir filmle karşınızdayım. 80 li yılların ikonik sesli filmlerinden Ghostbusters (Hayalet Avcıları), uzun zamandır duyurulduğu gibi 2016 yılı sonunda yepyeni karakterlerle yeniden, yenilenmiş bir tarzla sinemaseverlerle buluştu. Bir döneme damga vuran Ghostbusters, 2016 stili, deyim yerindeyse ‘Kadın Damgası’ tarzıyla benzerlerini kıskandıracak gibi görünüyor.

Nedimeler, Ateşli Aynasızlar,  Snoopy ve Charlie Brown Peanuts Filmi ve Ajan gibi vizyon zamanında başarılı olmuş filmlerin yönetmeni ve aynı zamanda bir çok film ve dizide de rol alan Paul Feig, 2016 Ghostbusters’ta yönetmen koltuğuna geçiyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Kristen Wiig, Melissa McCarthy, Leslie Jones, Cecily Strong, Kate McKinnon ve Chris Hemsworth gibi başarılı ve iddialı oyuncular var.

Hayaletler Manhattan'ı ele geçirmek için bir bir geri dönüyor. Fakat bu hayaletler, şehri yok etmeye kararlı paranormal bir tehdit! Ghostbusters ekibi ise bu tehdidi bitirmek için bir araya geliyor. Ve macera tam da bu amaç buluşmasında başlıyor.

Hayaletler var mıdır? İyi niyetli midir, kötü niyetli mi? Sadece ölüler midir hayaletler? Bu klişe sorulara girmeden, 2016 Ghostbusters’ın o havalı dünyasına bir giriş yapmanın tam da zamanı. Yazıda, önceki filmle çok fazla karşılaştırmaya girmeyeceğim, 2016 Ghostbusters’ı kendi başına değerlendirmeyi kendi adıma daha doğru bulduğumu dile getirmek isterim. Çünkü Ivan Reitman’lı ilk seriler kadar çok da keyifle izlediğimi söyleyemem. O yüzden bu Ghostbusters’ı yeni yapılmış bir film standardında izlemeye koyuldum. Filmde büyük kahramanlarımız olan Hayalet Avcıları bilim adamları, ilk filmden farkla bu kez kadın karakterler oluyorlar. Kadın yıkım ekibi olan Hayalet Avcılarımız, hayaletleri bir bir yıkma çabasındayken birlikten büyük bir kuvvet doğabileceğini bizlere en iyi şekilde gösteriyorlar. Hem de cenaze arabası stilindeki bir çok nükleerin bulunduğu o süper araçlarıyla. Senaryonun gidişatı, bu anlamda başarıya sahip. Fakat filmin birçok yerinde popüler kültür şakaları, film göndermeleri ve gereksiz şakalaşmalar, puanın biraz daha kırılmasına neden oluyor.

Hayaletler, ışınlar yani filmin efektsel dünyası, eskilere doğru bir çağrışım yaptırıyor. Sanki yenilik çok fazla yer almıyor gibi görünmekte. Ama filmin doğasına bu eskilik, çok da sırıtmıyor aksine daha da doğal olmasını sağlıyor. Baş karakterlerimiz Hayalet Avcılarımız, ilk dakikada temkinli kalsak da, ilerleyen dakikalarda bu dört kadın arasındaki güzel uyumu fark etmek çok da geç olmuyor. Filmi uçuran yıldız isim ise şüphesiz ki “Abby Yates” rolündeki Melissa McCarthy oluyor. McCarthy, Abby’yi o kadar çılgınca yaşatıyor ki zekasına da heyecanlı haline de imrenmemek mümkün değil. Kate McKinnon’ın canlandırdığı “Jillian Holtzmann” de filmin bir diğer çılgını, hatta uçuğu. McKinnon, kendini Holtzmann’in dünyasına atıyor en doruklarda onu yaşatıyor. Filmde başarılı aktör Chris Hemsworth ün performansına şaşırmamak elde değil. Yakışıklılığını en iyi seviyede kullanan oyuncu, şapşal halleri en iyi haliyle icra ederken, dans sahneleriyle de adeta yıkıp geçiyor. 

Müzikte ise tema müziğine bağlı kalınmaması güzel bir hareket olmuş. Besteci Theodore Shapiro, yaptığı müziklerle filme büyük bir artı kazandırmış. Filmin birçok şarkısı, benim aklımda yer etti bile. Bir kez, Fall Out Boy’un Missy Elliott ile düetlediği “Ghostbusters (I'm Not Afraid)” i bir dinleyin derim 

Son olarak yeni Ghostbusters, eskilerinin ne yükseğinde kalıyor, ne de altına düşüyor. Film seyircide eski hali de çağrıştıyor, bir yandan da kadın damgalı haliyle sinemaseverlere heyecanı da görsel şöleni de bir arada yaşatıyor. Bir tavsiye; hayaletlere inanmayın, ama iyi bir hisle onların iyilikle beklide aramızda olabileceği ihtimalini de bir düşünün. Ama kötü niyetliler de olacak olursa, onları mıhlayacak 4 tane hayalet avcımız var nasıl olsa…

Twitter.com/CarpeDiem_Dali