Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Gelecek Günler

Gelecek Günler
Yazar: Mustafa İri

Bu yıl Berlin’de ve dünyaca ünlü birçok festivalde yarışan, altın olmasa da gümüşlerle evine dönen, kendi şahsına münhasır özel bir film olmuş ‘Gelecek Günler’. Fransız ve Alman ortak yapımı. Bu nedenle iki orijinal adı var. L’avenir (Fransa) ve Alles was kommt (Almanya). İngilizce’nin hakimiyeti düşünülünce de ‘Things To Come’ olarak karşımıza çıkıyor. Bu çok uluslu filmin yine de ve herşeye rağmen Fransız tarzı bir sinema dili var. ‘Eden’le ülkemizde de sevilen 1981 Fransa doğumlu yönetmen Mia Hansen-Love, köklerinden kaçamamış. Ama bütünlükçü bir karmanın izlerini de görmek mümkün. Alman Felsefesi üzerine master yaptığı için senaryonun yapısı buram buram akademi kokuyor. M.H.Love bu bilgiçlik taslayan ve felsefeyi merkezine alan dünyasında hayli yaratıcı. Elinden kitap eksik olmayan kahramanlarımızın ekseninde dönüyor her şey. 


Gelecek Günler, kitap kurdu olunmadan da zevk alınabilecek akıcı yapısıyla sıkmıyor, uyutmuyor. Bunda muhteşem Isabelle Huppert’in rolü büyük. Nathalie rolünde yine kendine aşık ediyor, büyülüyor. Yıllar önce Seremoni’deki yerinde duramayan tehlikeli taşra kızını hatırlatıyor. Kamera yoruluyor, o yorulmuyor. Çamurlarda yürüyor, metroda kitap okuyor, obez kedi Pandora ile kırlarda koşturuyor, aldatılıyor, hediye çiçekleri çöpe atıyor, merdivenleri inip inip çıkıyor ve nihayet kucağında torunuyla piş piş anneanne modunda biraz da olsa duruluyor. Ve onun bütün bu enerjisi tutkulu biçimde izleyiciye de geçiyor. Karanlık ve sessiz salona hareket katıyor.


Nathalie’nin hikâyesi üzerinden kişisel değerlerin tek tek ayrıştırıldığı bir nevi felsefe çalışmasını sinemalaştıran bu filmin çekici tarafları çok. Günümüz insanının politik ve düşünsel açıdan nasıl kıvrandığını, kararları neticesinde nereden nereye savrulduğunu görüyoruz. Kendi hayat görüşümüzün didik didik sınandığı binlerce film arasında esprili bir yerde durmayı seçen Gelecek Günler, izleyicisine tepeden bakmak yerine bir sınıf öğretmeninin gündelik yaşamındaki basit ayrıntıların gülümseten ironisine yaslanıyor. 


Juliette Binoche’lu ‘Sils Maria’yı sevenler bu filme de bayılacaklar. Dramatik sürprizleriyle iddialı, güçlü senaryosuyla tatmin gücü yüksek. İnsan bir filmden daha ne ister? Ben yine de karamsar bir finali tercih ederdim. Her bir davranışına şiddetin soğuk eli değmiş gibi duran Haneke’nin fetiş oyuncusu Huppert, sanırım artık ne yaparsa yapsın benim gözümde uysal bir büyük anne olamıyor. Olmamalı..

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter