Popüler Sinema

Darren Paul Fisher’ın hem yönetmenliğini yaptığı hem de senaryosunu yazdığı 2013 yapımı  Frequencies (OXV: The Manual), Marie ve Zak’in imkansız aşkı üzerinden farklı bir dünyayı anlatan İngiltere ve Avustralya ortak yapımı ilginç bir film. Çocuk oyuncuların performanslarının büyümüş hallerinden daha başarılı olduğu Frequencies’da özellikle çocukluktan olgunluk dönemine kadar geçen ilk yarısında, üç karakterin farklı bakış açılarıyla tekrar tekrar izlememize rağmen her seferinde şaşırtmayı başarıyor. Yönetmenin tabiriyle ifade etmek gerekirse “romantik-bilim-kurgu / felsefe” türünde bir ilk film olma özelliğine de sahip.

Filmin ilginç hikayesinde, ilkokul çağındayken frekans düzeyleri üzerine bir testten geçtikten sonra çocukların gelecekte ne kadar başarılı ve şanslı olacakları belirleniyor ve böylece hayattan daha fazlasını istemelerine gerek kalmıyor.  Frekans düzeyi 127 gibi olağan dışı yüksek bir düzeye sahip olan Marie-Curie Fortune, çok zeki, başarılı ve şanslı biri olmasına rağmen duygu ve empatiden yoksun bir çocuktur. Hatta başkalarının mimiklerini taklit etmeye çalışarak normal bir insanmış gibi görünmeye çabalar. Isaac-Newton Midgeley kendi tabiriyle Zak ise -7 gibi düşük bir frekansa sahiptir ve başarısız olacağı, şansının yaver gitmeyeceği şimdiden bellidir. Bu birbirine zıt frekanslı iki çocuk bir araya gelirler ve ardından sadece bir dakika sonra Zak’in üstüne yağmur yağar. Çünkü ne doğa, ne de kader yüksek ve düşük frekanslı insanların yan yana gelmesine izin vermez.  Marie, bu durumun peşini bırakmaz ve Zak ile birtakım deneyler yaparlar ama sonuç olumsuzdur. Her buluştuklarında bir dakika sonra kesin tuhaf bir olay yaşanır. Aradan yıllar geçer,Zak, Marie’nin yanına gelir ve frekans sorununu çözdüğünü söyler. Ama hiçbir şey umdukları gibi olmayacaktır.

Sıklıkla geçen “Bilgi kaderi belirler” lafı filmin ana temasını belirliyor ama arkasında da bir soru işareti bırakıyor. Gerçekten insan kendi kaderini belirler mi, yoksa doğuştan belirlenmiş bir kaderin yansıması olan bir hayatı mı yaşıyoruz ? Film boyunca bu soru izleyicinin kafasını kurcalayıp duruyor. Sanki günümüzde geçiyormuş gibi görünen ama senaryo olarak seyirciyi farklı bir dünyaya sürükleyen ve içten içe distopik bir yaşam biçimini anlatan Frequencies, alıştığımız gibi büyük bütçeli, bol efektli bir bilim kurgu filmi değil. Sıra dışı konusu, farklı film türleri ile harmanlanmış ve gerçeğe hem yakın hem de fersah fersah uzak sıra dışı bir hayatı anlatıyor. 

Filmde birçok gönderme var ve karakterlerin isimlerine dikkat ederseniz kendini bilime adamış üstün zekalı insanlarından seçilmiş. Zak (Isaac-Newton Midgeley)’in elması, Nicola-Tesla Hertz’in fikrini çaldığını düşündüğü için Thomas-Edison’ı öğretmenine şikayet etmesi gibi birçok hoş detay mevcut. Onun için filmi dikkatli izlemenizde fayda var. Durağan olmasa da yoğun bilgiler ve göndermeler içermesinden ötürü biraz ağır bir film ama asla sıkıcı değil aksine insanı sürekli düşünmeye sevk etmesi, farklı film arayışında olanlara çok ideal bir film Frequencies. 

Twitter.com/mugeibrikci