Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Delhi’de Türkiye Sinemasının Gövde Gösterisi

Delhi’de Türkiye Sinemasının Gövde Gösterisi
Yazar: Yeni Delhi’nin Osian’s Cinefan Film Festivali iki yıl ara vermişti. Bu yıl 12.si düzenlenen festivalin dönüşü gerçekten görkemli oldu. Hem filmler çok iyiydi, hem de çağrılan konukların niteliği. Ayrıca çok da iyi ağırlandığımızı söylemeliyim. Hindistan Türkiye sinemasıyla hep çok yakından ilgilendi. 11. Osian’s’da da hem ana yarışmada hem de kısa film yarışmasında Türk filmleri vardı. Bu yıl katılımımız da aldığımız ödüller de bir önceki festivali aştı.

 

 

Festivale Birgün’ün iki yazarıyla birlikte katıldığını söyleyebiliriz. Birisi malum, bendeniz, diğeri ise İranlı yazar, düşünür Hamid Dabaşi’ydi. Hamid Dabaşi Hint Filmleri Yarışması’nın jürisindeydi . Birgün’den geldiğimi duyunca eski bir arkadaşıyla karşılaşmış gibi sevindi  ve gazetemizi “ilerici ve çok önemli  bir gazete” diyerek methetti. Bilindiği gibi Dabaşi’nin yazıları bir dönem gazetemizde yayımlanıyordu. Dabaşi, İran sinemasının en önemli araştırmacılarından biri ve 20’den fazla kitabın yazarı. Şu sıralarda New York’ta Columbia Üniversitesi’nde görev alıyor. Dabaşi’nin sinema; İslam ve İran toplumu üzerine Türkçeye çevrilmiş eserleri var. Aynı jüride yine eserleri Türkçeye çevrilmiş Afgan kökenli yazar Atiq Rahimi, belgeselci Sonia Herman Dolz ve Filistinli yönetmen Annemarie Jacir gibi önemli isimler vardı. 

 

Ana yarışmada da yine ünlü isimler jürideydi. Venedik Film Festivali’nin eski, Roma Film Festivali’nin yeni başkanı Marco Mueller, İranlı yönetmen ve oyuncu Ali Mosaffa (ki kendisi “Bir Ayrılık”ın yıldızı Leyla Hatami’nin de eşi oluyor), Coppola’nın Dracula’sı gibi önemli korku filmlerinin senaryosunda imzası olan James V Hart gibi isimler vardı. İlk Filmler Yarışması’nın jürisinde Hüseyin Karabey ile birlikte filmleri Berlin ve Venedik gibi büyük festivallere katılan Koreli Jeon Kyu-hwan ve Hintli Gurvinder Singh; Fipresci jürisinde ise FIPRESCI’nin genel sekreteri Klaus Eder bulunuyordu. 

 

Bizim filmlerimizin aldığı ödülleri veren isimler yabana atılır isimler değildi yani. “Yeraltı”nın (İngilizce isim olarak “içerisi” anlamına gelen “Inside” seçilmiş”) hem Marco Mueller’in hem de Ali Mosaffa’nın çok beğendiğini biliyorum. Mueller, Demirkubuz’dan övgüyle söz etti ve filmin daha uzun bir versiyonunu izlemiş olduğunu ve şimdiki halini çok daha fazla beğendiğini belirtti. Mueller, Venedik Festivali’nin başkanıyken Demirkubuz’a filmi biraz kısaltmasını önermiş ama Demirkubuz kabul etmemiş. Demirkubuz sonradan yapacağı bu değişikliği, Mueller önerdiğinde yapmış olsaymış, kim bilir, belki de Venedik’te yarışmış olacakmış. Sonuçlar açıklandığında “Yeraltı”nın birinciliği sürpriz olmadı. Fakat burada bitmedi. Emin Alper’in “Tepenin Ardı” da İlk Filmler Yarışması’nda büyük ödülü aldı. “Tepenin Ardı” zaten girdiği yarışmalardan hiç boş dönmüyor. Berlin’den iki ödülle dönen “Tepenin Ardı”nın Osian’s’dan aldığı ödül de sürpriz değildi.

 

 

 

 

Aynı şey Cannes’da ve Akbank Kısa film Yarışması’nda birinci olana Rezan Yeşilbaş’ın “Sessiz”i için de geçerliydi. Bu kısa film de kendisini kanıtlamıştı, yeni bir ödülle başarısını taçlandırdı. Olgu Baran Kubilay’ın “Otobüs”ünün de Kısa Film Yarışması’ndan Mansiyon almasıyla bütün yarışmalara damgamızı vurmuş olduk, Hint Filmleri hariç! Diğer filmler hakkında daha önce yazmıştım, Otobüs’ten söz edeyim biraz. Oldukça iyi bir prodüksiyonu ve etkileyici bir hikayesi var “Otobüs”ün. Bir otobüs içinde karşılaşan bir intihar bombacısı ve sakat bir gencin arasında kurulan iletişim ve insani yakınlaşmayı konu alıyor film. Ve hayatın değeri üzerine kısacık süresi içinde etkileyici bir mesaj veriyor. 

 

Diğer ödüllere gelince:  Ana yarışmada yani Asya ve Arap Filmleri Yarışması’nda en iyi yönetmen ödülünü Faslı Faouzi Bensaidi, “Satılık Ölüm” (Mort a Vendre) ile aldı. Üç arkadaş, her biri farklı gerekçelerle Tetuan kentinin en büyük mücevher dükkanını soymaya kalkarlar. Bu üç kaybedenin planları bekledikleri gibi gitmez ve sonunda kendi kaderleriyle baş başa kalırlar. En iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu ödülleri ilk kez Berlin’de gösterilen “Mütevazı Karşılama”  adlı İran filminin oyuncuları Mani Haghigi ve Taraneh Alidoosti’ye gitti. Berlin’den ve Karlovy Vary’den de ödülleri olan film bir kadınla bir erkeğin çuvalla parayı yoksul insanlara dağıtmaları ve bu sırada karşılaştıkları tepkiler üzerine kurulu. Çiftin bu parayı neden bulduğu ve neden dağıttığının net bir cevabı yok filmde. Belli ki parayla ve hayatla ilgili yaraları var, belki insanlarla da… Yaptıkları bir aşağılama mı, yoksa yardım mı? Cevabı seyirciye kalmış. 

 

Yine Berlin’de yarışan bir film olan Edwin’in “Hayvanat Bahçesi’nden Kartpostallar” adlı filmi ise Özel Jüri Ödülü’nün sahibi oldu. Bu film, bir küçük kız çocuğunun hayvanat bahçesi içinde büyümesi, aşık olması ve nihayetinde kendine ait bir ev aramaya başlamasının fantastik boyutlar da içeren hikayesiydi. 

 

Hint Filmleri Yarışması’nın birinciliğini Ajay Bahl, “B.A. Pass” filmiyle aldı. Hem eleştirmenler hem de halk ödülü ilginç bir biçimde aynı filme gitti: Manav Kaul’un “Hansa”sı ilk filmler yarışmasında yer alıyordu ve iki ödülle birden onurlandırılmış oldu. Manav Kaul (Mani Kaul’la akraba değil) Hindistan’ın önde gelen tiyatro yazarlarından biri. Babalarının ölümünün ardından iki kardeşin hayata tutunma çabalarını anlatan film, umarım “bize yakın” bir festivale gelir. 

 

 

 

“İfade Özgürlüğü” temasını seçen festivalde kendi ülkelerinde yasaklanmış birçok film gösterildi. Ömür boyu başarı ödülü bir film eleştirmeni olan Mısırlı Samir Farid’e verildi. Hintli yönetmen Mani Kaul’a özel bir bölüm ayrılmıştı ve yakın bir geçmişte kaybettiğimiz Kaul üzerine Marco Mueller bir seminer verdi. Japon devrimci film yönetmenleri Koji Wasamatsu ve Masao Adachi’nin filmleri de bir retrospektifin konusuydu. 

 

Osian’s bunlarla sınırlı değildi ve daha birçok ilginç etkinlik ve film festivalde yer aldı. Indu Shrikent’in yönetimindeki festival Japon erotik sineması Pinku’lardan, Japon anarko-komünistlerine, küçük Estonya’nın büyük animasyon sinemasına kadar çok zengin bir programa sahipti. Bizde özellikle cinsellik alanında bu cesareti göstermek ne yazık ki giderek güçleşecek diye düşünüyorum. Mesela başrol oyuncusu Rii’ye Hint Filmleri yarışmasında en iyi kadın oyuncu ödülü kazandıran ve Tantrik seks kültürünü anlatan “Kozmik Seks” filmini bizde çekmek kolay değil. Bizde Tantrik seks kültürü olmadığından değil, tabii ki...  

 

Festivalden bir gün kaçıp yakındaki Taj Mahal’i de ziyaret ettim. Gitmeden önce Hintli bir tarihçiyle kısa bir sohbetimiz olmuştu. Bana İngiliz emperyalizmi burada Müslüman bir imparatorlukla savaştı ve asıl düşmanı onlar olduğu için onlardan geriye bir şey bırakmadı demişti. Bu bilgiler ışığında baktığımda gerçekten de Topkapı Sarayı benzeri saraylar olan Kızıl Kale (Delhi’de) ve Agra Kalesi’nin adlarındaki kale acayipliği de anlam kazanıyor. Sanki burada sultanlar yaşamamış gibi… Taj Mahal ise bir türbe, bir Müslüman anıt mezarı. Mimarı da bir Türk’müş. Peki yakın zamanda dünyanın en güzel yapısı da seçilen bu türbenin bu niteliklerinin farkında mı insanlar? Hiç sanmıyorum. Tarihi galipler yazıyor ve istedikleri gibi çarpıtıyorlar. Taj Mahal’i saray, Delhi Sarayı’nı kale ve bunları Hindu yapıları sanan çok kişi vardır eminim. Hindustan’ın yani Hindisstan’ın (İngilizlerin ürettiği bir ad yine)eski adı Baharatmış. Adı gibi lezzetli bu diyarın sineması umarım bir gün bizim festivallerimizin de ilgisini çeker ve onların bize gösterdikleri teveccühü karşılıksız bırakmamış oluruz. 

 

 

 

Cüneyt Cebenoyan

twitter.com/cuneytcebenoyan

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter