Popüler Sinema

1985 yılında, sert kovboyların diyarı Dallas'tayız. Kahramanımız rodeo bahisçisi, ağzı bozuk bir teknisyen, el altından kokain satan ve kendi de sıklıkla kullanan bir alkolik, önüne gelenle korunmadan yatan ve kendi deyimiyle "ibnelerden" nefret eden, "redneck" olarak tanımlanabilecek biri. Bu detaylardan sonra kısa sürede Ron'un hayatı hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olan seyirci kendisinin AIDS olduğunu öğrenince de açıkçası fazla şaşırmıyor. Şaşırtıcı olan, sonrasında yaşananlar. 

80'li yılların ortalarında ve 90'larda yaşamış olanlar, dönemin en büyük ve en korkunç global sağlık sorununun AIDS olduğunu, hastalığın o dönemde tam olarak bir tedavisi bulunmadığını ve çoğunlukla bilinen tek şeyin yalnızca kulaktan duyma şehir efsaneleri olduğunu hatırlayacaklardır. 1 aylık ömrü kaldığını öğrenen Ron, bu efsaneleri dinleyip korkuya teslim olacak biri değil. O, klasik bir hasta olmaktan çok uzakta. İlk şoku atlattıktan sonra bir kütüphaneye gidip edinebildiği tüm bilgileri topluyor. Kendi üzerinde, yine kendi yöntemiyle yani el altından ilaç satın alarak kendi tedavi metotlarını geliştiriyor. Hem zaten, kaybedecek neyi var ki ? 

Başlangıçta homofobik olan Ron, hayatına tamamen ticari bir amaçla hayatına girmesine izin verdiği eşcinsel Rayon ile zaman içinde sağlam bir dostluk kuruyor. Rayon'ın da yardımlarıyla kendi alternatif sağlık sistemini kuran Ron, asla bir hayırsever değil. Yalnızca daha ucuz bir alternatif. Ve bu alternatif zaman içinde ilaç şirketlerinin de gözüne batmaya başlıyor. Filmin şaşırtıcı kısmı ise bundan sonraki gelişme; Ron'un mizacı ve Rayon'un işbirliği ile, ölmek üzere olan bir hastadan yurt dışında iş bağlantıları kuran ve kapısında kuyruklar oluşan bir iş adamı ortaya çıkıyor.   

Homofobiyle ilaç sektörüne yapılan eleştiriler arasında gidip gelen film her iki konuya da gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve aşırılıklardan uzak bir tavırla yoluna devam ediyor. Bunun yanında, cesur ve sıradışı bir HIV hastasının bile toplumdan nasıl dışlandığının da altı çiziliyor. Yine de insan ilaç firmalarından ve polisten daha agresif bir yaklaşım görmeyi bekliyor. Ne de olsa ortada "kişisel çıkarlar uğruna kurulmuş paralel bir sağlık sistemi" var.    

Gerçek bir hayat hikayesinin sinema uyarlaması için tam 23 kilo veren Matthew McConaughey, Ron'un zaman içinde yaşadığı değişimi çok iyi yansıtıyor ve rolünün altından başarıyla kalkıyor. Zayıflayarak tanınmayacak hale gelmiş bir diğer oyuncu ise Jared Leto. Kendisi Rayon rolü için doğmuş diyebiliriz. Elbette akademi böyle büyük fiziksel deformasyonları asla ödülsüz bırakmıyor ve iki oyuncu da başarılı performanslarını En İyi Erkek Oyuncu ve Yardımcı Erkek Oyuncu Altın Küreleri ile taçlandırıyor.

Dallas Buyers Club, izleyiciye hatalarından ders almış bir hayırseverin değil, kendi yolunda gitmekte kararlı, hırslı bir adamın öyküsünü ve zaman içinde yaşadığı değişimi gerçekçi bir şekilde sunmayı vaat ediyor.  

Twitter.com/senajosephine