Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Çocukken yaşlananlar

Çocukken yaşlananlar
(8.0/10)
Üye: Serdar Akbıyık
Bir oda düşünün, bembeyaz gelinlik içinde bir kız yatağın üstünde oturmuş yeni evlendiği damadı bekliyor. Damat içeri giriyor, bir bakıyorsunuz bir hayli yaşlı. Siz deyin 60 ben diyeyim 65 yaşlarında. “E olur ya insan hiç bir zaman yalnızlığı kaldıramaz” diye düşünürsünüz belki. Yaşı yaşına başı başına uygun bir evlilik yapmışlardır belki, kuralına uysun diye de davullu zurnalı bir düğün. Yaşlı damat gelinin yanına yaklaşır ve duvağını açar. O da ne? Gelin bir çocuk. Daha 14 yaşında var yok. Lal Gece işte böyle başlıyor.

Bu ne yazık ki ilgiyi artırmak için yapılan bir sinema öyküsü değil. Bizdeki gerçek hayat çoğunlukla sinemadan daha acımasız ve trajik öykülere sahip. Reis Çelik çocuk gelinlerle ilgili bir film çekmeyi aklına koyduğunda kimlerin oynayacağını çok düşünmüş. Özellikle erkek oyuncuyu kafasında çok evirip çevirmiş. Bir çok isimle konuşmuş ama tam aradığını bulamamış. Sonunda bir televizyon programında İlyas Salman’a rastlamış. O programda İlyas Salman şu sözü sarf ediyormuş, “Ben bu milleti 30 yıldır güldürüyorum ama bu millet beni bir gün bile güldüremedi.” İşte Çelik bu lafı duyduktan sonra “Tamam” demiş, “Aradığım oyuncu İlyas Salman.” Sıra gelmiş kıza. Onun için de bir çok deneme çekimleri yapılmış, cast ajansları gezilmiş fakat sonunda bir tanıdığın kızı gelmiş rolü kapmış. Dilan Aksüt’ün projeye dahil olma öyküsü de böyle. Herşeyden önce iki isim de mükemmeli yakalamışlar.

 

Düşünün bir film baştan sona bir odada ve iki kişinin diyaloglarıyla geçiyor. Bu izleyici için kesinlikle zor bir film olurdu. Ama Reis Çelik’in kalemi ve kamerasıyla iki oyuncunun muhteşem performansı birleştiğinde filmin nasıl akıp gittiğini anlayamıyorsunuz. Filmdeki diyaloglar o kadar başarılı ki. Kurban bazen 14 yaşındaki kız bazen ise hayatın tokadını yemiş 64 yaşındaki adam oluyor. Bu içiçe geçmeli duygu filmin gerçekliğini ve mesajını izleyicinin almasına çok yarıyor.

 

 Yaşlı damat çocuk gelinin heyecanını geçirmek için çeşitli oyunlara katılıyor. Ama bu oyunlar sonunda kaybeden toplumun direttiği çocuk gelin kavramı oluyor. Filmin geçtiği oda içinde aslında üç karakter var. Birincisi yaşlı damat, ikincisi çocuk gelin üçüncüsü ise bu ikisinin kurban olduğu toplumun köhnemiş inançları ve bize zorla kabul ettirdiği davranış biçimleri. Bu üçünün çatışmasını kim kazanıyor? Yıllarca verdiğimiz kurbanlara bakarsak kimse. Ne toplum bu geri kalmışlığıyla bir adım ileri gidebiliyor ne de insanlar mutluluğu, refahı yakalayabiliyor. Dilan Aksüt filmden öte çocuk gelinlerin ruh durumunu anlamamız için çok önemli bir laf etti onunla konuşurken, “Filmin senaryosunu okuduğumda beğendim ve bu projenin içinde olacağım için kendimi çok şanslı hissettim. Ama filmin beni bu kadar etkileyeceğini düşünmemiştim. Çekim öncesinde konsantrasyonumu sağlayabilmem için beni odada yalnız bıraktılar. Birden dedem yaşındaki bir adamla beraber olmam gerektiğini anladım. Titredim. O gece çekimlerden sonra kabuslar gördüm. Bütün gece uyuyamadım.” İşte Dilan filmin çekimlerinde böyle etkilenmiş. Ya gerçek hayatta olsaydı...

 

Ya gerçek hayatta aynı talihsizliği yaşayan milyonlarca çocuk gelin neler hissetti? İlk cinsel tecrübelerini dedeleri yaşında bir adama teslim olarak yaşayan bütün bu kızların trajedisi etrafımda dönüp duruyor. Üzülmekten öte bir durum bu. Filmde bir şey seyredersiniz, bir ölüm olur, ayrılık olur üzülürsünüz. Ama gerçek hayatta bunların yaşanmasına üzülmek yetmiyor. Biraz umutsuzluk getiriyor insana, hayata dair...

 

Serdar Akbıyık

 

twitter.com/serdarakbiyik

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter