Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Çiçero: İlyas Bazna

Çiçero: İlyas Bazna
(6.0/10)
Yazar: Özgün Mert

Dünya’nın en bilinen casusu kim diye sorsak? Mata Hari’den sonra aklınıza gelecek ilk isim hiç kuşkusuz İlyas Bazna olacaktır. Arnavut asıllı bir Türk olan İlyas Bazna, Sırpların Priştina işgalinden sonra Türkiye’ye göç etti. Çiçero kod adıyla bilinen Bazna, Britanya’nın Ankara büyük elçiliğinde uşak olarak çalıştığı yıllarda, Almanlar adına casusluk faaliyetlerinde bulundu. Tabi ki böyle tarihi bir kişiliğin sinemaya uyarlanmaması da düşünülemezdi. İlk olarak 1951 yılında Mehmet Muhtar’ın yönetmenliğinde Ankara Casusu, ardından da 1952 yılında Joseph L. Mankiewicz'ün yönettiği 5 Parmak filmleri çekildi. Şimdi bu tarihi figür Serdar Akar- Erdal Beşikçioğlu işbirliğiyle üçüncü kez sinemada boy göstermeye başladı.


Çiçero’nun yapımcılığını Ayla ve Müslüm gibi izlenme rekorları kıran filmlerin yapımcısı Mustafa Uslu üstleniyor. Yönetmenliğini Serdar Akar’ın yaptığı filimde Çiçero karakterine de Erdal Beşikçioğlu hayat veriyor. İkili; Barda, 46 Yok Olan, Behzat Ç. Ankara Yanıyor ve Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm film ve dizilerinden sonra 4. Kez bir arada. Çiçero’nun oyuncu kadrosunda Burcu Biricik, Ertan Saban, Levent Ülgen ve Tamer Levent gibi değerli isimler de bulunuyor.


Film etkileyici bir savaş sahnesiyle başlıyor ve daha ilk dakikadan seyirciyi yerine zımbalıyor, bu bölümlerde ana karakterimizin acı dolu geçmişine de tanıklık etmiş oluyoruz. Tarihi bir film anlatıldığı için mekânlarda çok büyük önem taşıyor, tarihi dokuda çok güzel tasvir edilmiş, dönem filmlerinde olması gereken her detaya da çok özen gösterilmiş. Çiçero filminin en özel yanlarından biri ise duygusal geçişlerin çok iyi anlatılması, özellikle İlyas Bazna’nın kaybettiği down sendromlu kardeşinin yerine, sevdiği kadının aynı rahatsızlığı bulunan çocuğunu koyması gibi. Ayrıca filmin aksiyon kısımları da duygusal bölümlerle başarılı bir şekilde harmanlanmış. Tabi ki hepsinden önemlisi de filmin vermek istediği mesajlar… Nazi Almanya’sının ırk meselesine bakışı, engelli bireylerin gaz odaklarına gönderilişi, aslında hiçbir savaşın kazananının olamayacağı gibi önemli konularla alakalı harika tespitler var. İzlerken düşünmemize ve bu meseleler hakkında kafa yormamıza yol açıyor. Bunu yaparken de salt bir duygu sömürüsüyle asla olaylara yaklaşmıyor. 


Gelelim filmin olmamış yönlerine; takip sahnelerinde kullanılan hızlandırılmış görüntü göze batıyor, dublajlı bölümler çok rahatsız edici, senkron kesinlikle tutmuyor hatta bir yerde oyuncunun ağzı kapalıyken konuşuyor, gaz odalarında o gazı soluyan çocuklar sağlıklı bir şekilde dışarı çıkıyorlar keşke o oyuncular bir baygınlık hali içerisinde gösterilselerdi, birde gerçek hayatta kısa boylu olan Hitler’i devasa bir aktör oynayacağına daha kısa boylu bir oyuncu seçimi yapılabilirdi.


Çiçero sürpriz son sevenleri de mutlu edecek bir finale sahip. Sonuç olarak, 2. dünya savaşının seyrini değiştiren bir Türk’ün(filmin dediğine göre) yaşadıklarını izlerken, soluksuz bir 2 saat geçireceksiniz ama gerçekler birebir anlatılıyor mu? Yoksa büyük bir kısmı kurmaca mı? Bu konuda soru işaretleri mevcut.   

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter