Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

BİSİKLET HIRSIZLARI - Dokunaklı ve Güçlü bir Başyapıt

:: Videolar BİSİKLET HIRSIZLARI - Dokunaklı ve Güçlü bir Başyapıt
(9.0/10)
Üye: Sena Pasin
2.Dünya Savaşının ardından yoksulluk içindeki Roma'da geçen film için ne özel bir ışık ne de özel bir mekan hazırlanmış, her şey tamamen doğal. İhtişamlı günlerin geride kaldığı, insanların yoklukla sınandığı, sınıf ayrımının sonuna kadar hissedildiği bir dönemi herhangi bir oynama yapmadan tıpkı bir ayna gibi yansıtan Bisiklet Hırsızları, tüm zamanların en iyi filmlerinden biri.

Vittorio De Sica'nın en önemli eserlerinden, İtalyan Sinema'sının dünyaya armağan ettiği ve  sinemada yeni gerçekçilik akımının öncüsü olan 1948 yılına ait bu başyapıt, bir filmi bir klasik yapan nedir ?  sorusunun cevabı adeta. 2.Dünya Savaşının ardından yoksulluk içindeki Roma'da geçen film için ne özel bir ışık ne de özel bir mekan hazırlanmış, her şey tamamen doğal. İhtişamlı günlerin geride kaldığı, insanların yoklukla sınandığı, sınıf ayrımının sonuna kadar hissedildiği bir dönemi herhangi bir oynama yapmadan tıpkı bir ayna gibi yansıtan Bisiklet Hırsızları, tüm zamanların en iyi filmlerinden biri. 


150'den fazla filmde oynamış ve 34 film yönetmiş yönetmen Vittorio De Sica, yıllar sonra bu film için "hayatım boyunca hiç ticari film çekmedim ve paramı bu şekilde kaybettiğim için de mutluyum, Bisiklet Hırsızları hayatın bana en güzel armağanı" diyeceği kesin. Filmin senaryosunu yazan ve İtalyan Yeni Gerçekçiliğinin kurucularından olan Cesare Zavattini, Bisiklet Hırsızları'nın senaryosu ile 1940 ve 1950 yılları arasında, o zamana kadar devam eden ulusal sinemanın kurallarını yıkmış ve İtalya'yı kötü tanıtıyor nidalarına aldırmadan hayatın içinden basit bir hikaye ile beyazperdede kendine yer bulmuştur.  


 

Filmin hikayesine bakacak olursak; bir süredir işsiz olan Antonio, iş bulma kurumundan gelen bir taleple sevinir ancak bu işi alabilmesi için bir bisiklete sahip olması şartı vardır. Karısının çarşaflarını satarak aldığı bisikleti ilk iş gününde çaldıran Antonio polise gider, ancak polisin fakir bir işçinin bisikletini bulmaktansa yapacak daha önemli işleri vardır. Oğlu Bruno ile birlikte çalınan bisikletinin peşine düşen Antonio, kendini yoksullukla erdemin çatıştığı yerde bulacaktır.  


Filmin kahramanları da, o zamana kadar beyaz perdede görülen yakışıklı ve önemli kişilerin aksine, İtalya'nın o dönemki politik durumundan en çok etkilenen işçi sınıfından seçilmiş ve olabilecek en alt sosyal tabakaya ait Antonio (Lamberto Maggiorani), oğlu ve karısıdır. Filmde,baba oğul ilişkisi olarak da hem olabildiğine uzak hem de şefkat ve anlayış dolu bir sevgi örneği çıkar karşımıza. Yetişkin aile babasının endişeleri ile masum Bruno'nun küçük ahlaklı dünyası, aynı umutsuzluk karşısında farklı tepkiler verir. Ayrıca, Bisiklet Hırsızları  edebi diyalogların yerini günlük basit bir dile bırakan bir film. Perdedeki her şey yaşamın öyle içinden gelir ki, izleyici kendini "şu izlediklerimin hepsi bir film" fikriyle de avutamaz. 


Para karşılığı satın alınmış çarşaf dağları, ilk kez güzel bir restoranda yemek yiyen bir çocuk ve oğlunun gözleri önünde dövülen bir baba gibi birbirinden efsane sahnelere sahip Bisiklet Hırsızları, izleyiciye verdiği çaresizlik duygusu ile altından kalkılması ve unutulması güç bir film. Filmi izleyen pek çok kişiden "onlara bir bisiklet verebilmeyi çok isterdim" yorumunu duymanız boşuna değildir. Yine de aynı seyircilerin filmden sonra bir bisiklet ya da onun temsil ettiği başka bir şeye muhtaç bir sürü emekçiye kafalarını çevirip, devam etmekte olan sömürüyü ve sınıfsal ayrımı destekleyerek bir yandan da kendi erdemli yaşamından dem vurmaya devam ettikleri görülebilir. 


 

Twitter.com/senajosephine

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter