Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Bırakın şu kızın peşini

Bırakın şu kızın peşini
(4.0/10)
Üye: Serdar Akbıyık
Taken 2’de İstanbul sokaklarında Arnavut haydutlarla köşe kapmaca oynayan Liam Neeson’u seyredeceğiz. Ne yazık ki film 2008’deki Taken filminin gerisinde kalıyor...

Liam Neeson saygı duyduğumuz bir oyuncu. 1996’da Michael Collins, 1998’de Sefiller, 2004’te Kinsey onu zevkle seyrettiğimiz filmlerin birkaçı. Fakat yıllar onu da vurdu. Son dönemde kariyeri düşüşe geçti. Oynadığı filmlerde ya yan rollerde yer aldı veya ucuz filmlerin başrol oyuncusu oldu. 2008 yılında canlandırdığı Bryan Mills karakteri ile göreceli bir başarı yakaladı Taken filminde. Paris’te geçen filmde eski bir CIA ajanı olan Mills’in kızı beyaz kadın ticareti yapan mafya tarafından kaçırılır ve Mills onların peşine düşer. Konusu ilginçti. Çünkü Avrupa’daki en büyük mafya işlerinden biri olan kadın ticareti dönem itibariyle de büyük dertti.

 

Filmde Arnavut mafyasının sorumlu olduğu kaçırma olayı hem gerçeğe uygundu hem de öykünün Avrupa’da geçiyor olması Hollywood’un suni bakış açısını gölgelemişti. Gazeteci olarak Almanya’da çalışırken gerçekten Avrupa’da belirli suçların belirli ülke mafyaları tarafından yönlendirildiğini görmüştüm. Mesela Almanya’da uyuşturucu mafyası Türkler’in elindeyken kadın ticareti Balkan ülkelerinin ve Rus mafyasının kontrolündeydi. Yani filmin senaryosu oldukça gerçekçiydi.

 

Tabii filmde Mills’in kızını oynayan Maggie Grace’in de muhteşem fiziği ve lolita etkisi yaratan oyunculuğu bu başarının arkasındaki nedenlerden biriydi. Mills’in eşini oynayan Famke Janssen’in de performansı çok iyiydi. Yine Hollywood filmlerinde pek de rastlamadığımız bir derinliğe ve gerçekliğe sahipti bu karakter. Hatta o kadar sağlam bir karakter çizilmişti ki Mills hem mafya ile hem de karısıyla uğraşmak zorunda kalıyordu.

 

Bu hafta vizyona giren Taken 2 öyküye kaldığı yerden devam ediyor. Mills’in kızını kurtarırken öldürdüğü haydutun babası bu sefer Mills’ten intikam almak için uğraşıyor. Ve filmin neredeyse bütünü İstanbul’da geçiyor. Mills ile karısı haydutlar tarafından kaçırılıyor. Mafya aynı zamanda kızının da peşine düşüyor. Mills ise haydutların elinden kaçıp karısını kurtarmaya kızını da korumaya çalışıyor. İstanbul daha önce olmadığı kadar bir filmde yer alıyor. Ama nasıl yer alıyor o işte biraz tartışma konusu. Kapalıçarşı’daki hamamın çatısı artık alıştığımız bir kovalaca mekanı. Ben anlamıyorum Kapalıçarşı’da kestirme bir yol mu var o çatıya. Kim gelirse hemen orada kaçmaya başlıyor. Liam Neeson ve Maggie Grace de kubbelerin arasında koşturup duruyorlar. Orada kimler kaçıp kovalamadı ki? Sean Connery’den Jackie Chan’a, Clive Owen’a kadar herkes orada koştu.

 

Kasım’da vizyona girecek Skyfall filminde Daniel Craig de çıkacak mı bakalım hamamın çatısına. Filmdeki İstanbul görüntülerinde sürekli Türk bayrağı en önde. Buna özel ihtimam gösterilmiş. Ama sahnelerde bir tane normal İstanbullu insan göremiyorsunuz. Yani bizim camileri, köprüleri filan görmesek Bağdat veya Şam filan sanabilirsiniz güzelim İstanbul’u. Halbuki İstanbul’a daha önce gelmiş olan ve filmin de hem yapımcısı hem de senaristi Luc Besson’un daha özenli bir bakış açısı getireceğini düşünmüştüm. Neyse bu konuyu özel bir dosya olarak ayrıca hazırlamaya karar verdim.

 

Filmimize dönersek Mills’in kızını canlandıran Maggie Grace’in ilk Taken’dan sonra geçen beş yıl içinde iyice serpildiğini görüyoruz. Hem fizik olarak hem de oyunculuk açısından daha ileride. Ama filmin gerisi ne yazık ki sınıfta kalıyor. 

 

Serdar Akbıyık

 

witter.com/serdarakbiyik

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter