Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

BİR HAYVANIN ALANINA GİRMEK!

BİR HAYVANIN ALANINA GİRMEK!
(6.7/10)
Yazar: Fırat Sayıcı

Geçenlerde Netflix’te western filmi “The Harder They Fall”u izlerken kötü adamı oynayan Idris Elba’nın beyazperdeye oldukça yakıştığını düşünmüştüm. Onun oynadığı onlarca proje bir yana bu hafta vizyona giren “Beast” bu görüşümü daha da perçinledi. Elba’nın kendine has aurası sadece filmin akıcılığını desteklemekle kalmıyor, Elba adeta elini uzatarak seyirciyi perdenin içine, Afrika’nın tehlike dolu düzlüklerine çekiyor. 


Dr. Nate Daniels, kısa bir süre önce karısının vefatıyla sarsılır. Yaşadığı acının üstesinden gelmeye çalışan Nate, kızları Meredith ve Norah ile birlikte karısıyla tanıştığı Güney Afrika'da küçük bir köyü ziyaret eder. Uzun süre önce planlanan bu gezide onlar, vahşi hayat biyoloğu olan eski aile dostları Martin Battles’ın yönettiği doğal hayat alanına giderler. Onların iyileşmek için çıktıkları bu yolculuk, kana susamış avcılardan kaçan devasa bir aslanın peşlerine düşmesiyle kabusa dönüşür. Nate ve kızları, aslandan kurtulmak için zorlu bir mücadeleye girişir. Ryan Engle ve Jaime Primak Sullivan’ın yazdığı senaryoyu filme alan isim Baltasar Kormákur … Filmin başrol oyuncuları ise Idris Elba, Leah Jeffries, Iyana Halley ve Sharlto Copley…


Sevindirici bir gelişme olarak gördüğüm ve günden güne hayatımıza daha da giren çevre ve hayvan bilinci her şeyde olduğu gibi sinemada da yaygınlaşmakta. Film çekimleri esnasında hayvanlara daha dikkatli/duyarlı yaklaşmak, senaryolarda hayvanları anlatan hikayelere daha çok yer vermek, özellikle de animasyonlar sayesinde çocuklara hayvan ve çevre bilincini aşılamaya özen göstermek uygar toplumlar olma yolunda döşenen taşların artması demek. “Beast”i izledikten sonra bu doğrultuda bir okuma yapmak istedim. Film bir yandan doğa kanunlarının işleyişini sunarken bir yandan da çocuklarını korumak için bir babanın bir aslan gücüne nasıl ulaşabileceğini gösteriyor. Filmin en büyük çatışma noktasını oluşturan itici güç, ailesinin öcünü almaya çalışan bir ‘canavar’ aslanla, ailesini korumak için adeta ‘canavar’laşan bir babanın dinamik mücadelesi… 


En çok da Denzel Washington ve Mark Wahlberg’li “Zorlu İkili” (2013) filminden hatırlayabildiğimiz İzlandalı yönetmen Baltasar Kormákur’un filmografisine baktığımızda tür olarak kara komediden aksiyona, gerilimden drama farklı bir yelpazeye sahip çalışmalarının olduğunu görmek mümkün. Bu kafa karışıklığına rağmen “Beast” gibi temposu yüksek, aksiyon ve adrenalin dolu bir filmi kotarmayı başararak övgüyü hak ediyor. Idris Elba’nın canlandırdığı Nate, karısının ölümünden sonra, işlerinin yoğunluğundan dolayı daha önce pek ilgilenemediği iki kızıyla birlikte arayı düzeltmeye çalışan bir doktor. Çocuklarını karısının doğup büyüdüğü köye getirerek hem onları ata topraklarıyla tanıştırmayı hem de kendisinin karısına duyduğu özlemi dindirmeyi amaçlıyor. Karısını sürekli rüyasında gören Nate, dobra, yapıcı ve zorluklara göğüs germeyi bilen güçlü bir karakter. Ancak karşısına kendisini ve kızlarını tehdit eden intikamcı bir aslan çıkınca ilk başta bocalıyor. Hatta yer yer kızlarından destek alıyor. Karısıyla tanışmasına vesile olan doğa bilimci dostu Martin’in aslan tarafından öldürülmesiyle birlikte Nate, macera içindeki dönüşümünü tamamlayarak bir avcıya eviriliyor.  


Filmin temelinde aslan bir tehdit unsuru, bir antagonist karakter olarak konumlandırılsa da aslında seyirci olarak aslanı sadece alanını savunmak isteyen ve katledilen sürüsünün intikamını almak isteyen bir varlık olarak kabulleniyoruz. Hatta Martin, onun tarafından ağır bir şekilde yaralansa da aslanın bunu içgüdüsel olarak yaptığını söyleyerek kaderine razı geliyor. Kaderine razı gelmeyerek çocuklarını canı pahasına savunan ve filmin sonuna doğru kendisini feda etmeyi göze alan Nate ise neredeyse aslanla aynı içgüdülerle hareket ediyor. Bu bağlamda film size, yakın zamanda izlediğimiz Prey filmindeki Naru'nun Predator ile olan mücadelesini de hatırlatacak. 


“Beast”i izlerken bizi zaman zaman soluğumuzu tutmaya iten önemli sebeplerden biri de aslanın muhteşem şekilde oluşturulmuş CGI çalışmaları. Aslan öyle inandırıcı ki, başta Nate’in arazi aracının altında aslanla cebelleştiği sahne olmak üzere, nefesini ensemizde hissediyoruz. Zira film boyunca sette hiç gerçek bir aslan bulunmamış. Filmin eksik yanları yok mu? Elbette var. Kanımca Afrika halkının temelinde yatan ve doğayla iç içe yaşamanın taa atalarından gelen bir kodlama olduğuna dair ayrıntılar ön plana çıkartılabilirdi. Yöresel halktan karakterler daha da ayrıntılı şekilde yan karakterler olarak yer alabilirdi. Baba ve kızlar arasındaki soğukluk/mesafe böylesine havada kalmayıp derinleştirilebilirdi. Gerilimi daha da arttırmak için teknik olarak aslanın gözünden de çekimler yapılıp filme serpiştirilebilirdi. En önemli nokta da para için gözlerini kırpmadan hayvanları öldüren vahşi hayvan avcılarının filmdeki payı daha çok arttırılabilirdi. 


Son tahlilde, daha önce elinde tutamadığı ailesi tarafından doğru kararlar alması beklenen ve bunun için canavarla göğüs göğse savaşmaya istekli bir adam olarak güçlü bir liderlik performansı sergileyen Nate’i izlemek gerek. Adrenalini ve tehlikeyi daha yakından hissedebilmek için de filmi dar ekranlara sığdırmayıp fırsatınız varsa sinemada izleyin derim. Pişman olmazsınız!

 

twitter.com/firatsayici

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Fırat Sayıcı

Cüneyt Karakuş: "Bu filmde ses rengi...

Cüneyt Karakuş: "Bu filmde ses rengi...

Fırat Sayıcı

Seda Aktaş: “Kitlesel fonlama, film üreti...

Seda Aktaş: “Kitlesel fonlama, film üreti...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter