Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Beni Güzel Bir Yere Götür

Beni Güzel Bir Yere Götür
(6.0/10)
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

7. Boğaziçi Film Festivali’nin Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan dokuz yapımdan biri olan Beni Güzel Bir Yere Götür (Take Me Somewhere Nice), yeni dönem Avrupa gençlik filmleri kategorisinde, biraz asi biraz da oyunbozan bir yerde konumlanıyor. 

 

Hollanda ve Bosna Hersek ortak yapımı olan filmin yönetmenliği ve senaristliği, ilk uzun metrajlı filmine imza atan Ena Sendijarevic’e ait. Annesiyle yaşadığı Hollanda’dan, hastanede yatan babasını görmek için tek başına Bosna Hersek’e yola çıkan Alma’nın hikayesini izlediğimiz yapım, bir gençlik yol draması olmanın yanı sıra, şüphesiz ki katmanlı hesaplaşmaları da beraberinde getiren bir yapıya sahip. 

 

Yaş itibariyle genç kız-kadın arasında gidip gelen ruh haliyle film, büyük ölçüde baş karakter Alma’nın peşi sıra sürükleniyor. Kendisini aslında hiç tanımadığı bir şehrin göbeğinde bulan Alma, uzun yıllardır hiç görmediği kuzeni Emir ile de 2-3 kelime dışında ilişki kuramıyor. Öte yandan, Emir’in ‘stajyeri’ Denis ile de yakınlaşmaktan da kendisini alıkoyamıyor. 

 

Yönetmen Sendijarevic, anlatımını semboller üzerine kurmayı tercih etmiş. Yol boyunca çeşitlilik kazanan ve her koşulda Alma’nın bizzat kendisinin taşıdığı valizi; uzun süre değiştiremediği lila rengindeki elbisesi, finale doğru karşısına çıkan süs köpeği… Hatta babasının, bizzat kendisi olmasa da, geride bıraktıkları… Alma’nın bu ilk kez geldiği şehir/ülke ile olan bağını aslında Batı Avrupa’nın temsilcisi olan Hollanda ile ilişkisi üzerinden okumamızı ister gibi, her biri film boyunca önümüze seriliyor. 

 

Film Alma’yı doğrudan merkezine aldığından Bosna Hersek’i, Emir’i, Denis’in ve çok uzaklardaki babanın hikayesini ancak Alma üzerinden, yüzeysel dokunuşlarla hissedebiliyoruz.  Öte yandan, Bosna Hersek’e dair kültürel kodları okumamız için yönetmen önümüze başka kırıntılar da bırakıyor. Örneğin, şehirlerarası otobüste şahit olduğumuz şöfor-muavin sohbeti, Alma’yı otostop ile arabasına alan kadın ya da yol üstü moteldeki siyasetçi/iş adamı figürü ve tüm bu yolculuk esnasında seyrettiğimiz diğer küçük ama anlamlı detaylar gibi. 

 

Şüphesiz ki Alma tüm bu macera süresince, kuzeni Emir’e ve Denis’e kibirli, burnu büyük bir noktadan bakıyor. Kendisi medeniyetin beşiğinden geldiği için insanların -kendi yurdu olarak tanımlasa dahi- neden ve nasıl Bosna Hersek’te yaşamayı tercih edebileceğini idrak edemiyor. Onun için bu coğrafya bir hayvanat bahçesi ya da bir sirk gibi; kısa süreli bir gösteriden ibaret. Bu arada karşısına çıkanları da sorgulamadan yaşayıp, deneyimliyor; onun için hepsi bu işte! 

 

Cannes Film Festivali’nin bağımsız sinemayı merkezine alan ACID bölümünde de gösterilen ve özellikle Doğu Avrupa merkezli festivallerde seyircisiyle buluşan Beni Güzel Bir Yere Götür, günümüz Bosna Hersek’inin geleneksel ile modern arasında sıkışan havasına, bir gençlik penceresinden bakış atıyor. Tür sinemasının meraklısı için verecekleri sınırlı olan ama ilginç bir seyirlik…

 

Twitter.com/duygukocabayli 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter