Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

ABLUKA - "Yeni Türkiye" Distopyası

ABLUKA - "Yeni Türkiye" Distopyası
(8.5/10)
Yazar: Furkan Erkan
Filmi izlerken, elbet Dünya sinemasında ve hatta daha ziyade edebiyatında örneklerine çok rastladığımız ‘’distopik yapıtlar’’ birer birer önümüzden geçiyor. Ara ara ‘’Brazil’’ ve ‘’Fahrenheit 451’’e de uğruyor tabi film. Bu hususta da filmde daha birçok sürprizin (yine Türkiye yelpazesinde) olduğunu hatırlatalım.

‘’Tepenin Ardı’’ ile hem ülkemizde hem de uluslararası kulvarlarda yadsınamayacak bir prestij yakalayan Emin Alper’in ikinci uzun metrajı ‘’Abluka’’, sinemasal anlamda doyurucu bir psikolojik gerilim sunarken; genel konjonktürde bir ‘’Yeni Türkiye’’ distopyası çiziyor.


 

Aslında, hikâye, örneklerine son yıllarda epey rastladığımız ‘’erkek odaklı’’ minimalist filmlere çok benziyor. Kabaca bir abi-kardeşin kendi içlerindeki kronik sanrıları ve anlamlandıramadıkları cinnet olarak özetlesek de büyük resimde olaylar bambaşka bir şekilde gelişiyor aslında. Zira film, olay örgüsündeki mekansızlığı ve zamansızlığına rağmen, yakın dönemde Türkiye’nin geçirdiği birtakım siyasi değişim ve yaptırımlarına göz kırpıyor. Hatta bunu, sağlam bir arka plan minvalindehikâyesine yediriyor. Zira filmde geçen o meçhul mahalle, polisler tarafından abluka altına alınmış. En az mahalle kadar belirsiz bir sisteme hizmet eden teröristlerin bombalı saldırı eylemleri de cabası. Hal böyleyken, son birkaç aydır gündemi en azından ‘’manşetleriyle’’ bile takip eden seyirci, filmde çizilen bu portreye yabancı kalmayacaktır. Tabi bu konuda Emin Alper’in yönetmenliğine hakikaten şapka çıkartmak lazım. Keza ses miksajı ve kurgusunu da zamanlamaya uygun olarak kullanmasıyla başarılı bir psikolojik gerilim sunuyor bizlere. Atmosfer yaratımının senaryoyla adeta bir uyum yakalaması, zaten son yıllarda Türk sineması açısından pek de göremediğimiz bir başarı ki Emin Alper, bunu önceki filminde de aynı istikrarla uygulamıştı. Bunun yanı sıra Mehmet Özgür’ün metot oyunculuğu ve Berkay Ateş’in karakterleriyle özdeşleşmesi de filmi sürükleyen faktörlerden. 


Şunu da eklemekte yarar var. Filmi izlerken, elbet Dünya sinemasında ve hatta daha ziyade edebiyatında örneklerine çok rastladığımız ‘’distopik yapıtlar’’ birer birer önümüzden geçiyor. Ara ara ‘’Brazil’’ ve ‘’Fahrenheit 451’’e de uğruyor tabi film. Bu hususta da filmde daha birçok sürprizin (yine Türkiye yelpazesinde) olduğunu hatırlatalım. 


 

Filmin, dramatik yapısından kurgusuna, sinematografından psikolojik gerilim konusundaki kendine has reflekslerine kadar her bir bileşeni tıkır tıkır işliyor. Ancak, filmin kalitesini çok baltalamasa da bazı karakter gelişimlerinde sorunlar olduğunu söylemek lazım. Mesela Meral ve Ali karakterleri, bariz bir şekilde, filmin ikinci yarısında hikâyeye ağırlıklarını koyamıyorlar. Evet, gizemli şekilde senaryo gereği ikisi de ortadan kayboluyor ama neden böyle bir şeye zemin hazırlandığını tam olarak kestiremiyoruz. Ya da onlar bu yolu neden seçti? (Sürprizbozan olduğu için çok fazla detaylandırmak istemiyorum bu kısmı)


Sonuç olarak, yılın en iyi yerli yapımı olarak nitelendirebileceğimiz bir film var karşımızda. Alegorik olması da sinemasal açıdan daha cezbedici ve lezzetli. Bize de, başta Emin Alper olarak, hem böyle akıcı hem de suya sabuna dokunan bir film yaptıkları için bütün film ekibini tebrik edip, onlara teşekkür etmek düşer. Size de izlemek…

 

Twitter.com/FilmNotlari

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Fırat Sayıcı

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç değil ...

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç  değil ...

Fırat Sayıcı

Cüneyt Karakuş: "Bu filmde ses rengi...

Cüneyt Karakuş: "Bu filmde ses rengi...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter