Popüler Sinema

Şu an dünyada yaşayan insanlardan hiç biri bundan 100 yıl sonra dünyada yaşıyor olmayacak. Düşünsenize yeni doğanlar bile yüz yıl sonrasını göremeyecekler. Yani dünya sıfırlanmış, yepyeni, başka insanlarla dolmuş olacak. Yani? Yani ortalama insan ömrüne baktığımızda çoğumuz otuz ya da kırk yıl sonra yokuz. Eee?  E si neyin mücadelesini veriyoruz o zaman üç beş günlük dünyada? Kin, nefret, ötekileştirme, kavga, savaş! Düşünmüyoruz ya da az düşünüyoruz, bir şeyleri yanlış yapıyoruz. 

‘Abluka’ gibi politik bir filme politik yaklaşımlar ve eleştirilerde bulunmak kolay, ancak bu, asıl sorunun ‘insan’ sorunu olduğunu göz ardı etmemize neden olabilir.  Zaten Emin Alper’de bunu göstermeye çalışıyor. Bir dış ablukadan bir iç ablukaya ayna oluyor. Evet  ‘Abluka’ aslında bir dış kuşatmaya aldırmadan  bir iç kuşatmaya hapsolmak filmi. Asıl Abluka dışarıda değil içerde. Ruhumuz, gönlümüz, umutlarımız abluka altında. ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’ felsefesinin unutulduğu, devleti yaşatmak için insanın öldürüldüğü bir dünya. İç ablukalara hapsolmamak mümkün mü?

Emin Alper ‘Tepenin Ardı’ filmiyle kendini ispatlamış, yurt içi ve yurt dışından birçok ödül almıştı. Hak edilmiş bir başarıydı bu. Ve bunu böylece ‘Abluka’ ile de ispat etmiş oluyor. Nitekim ‘Abluka’ da, başta Venedik Film Festivali olmak üzere, festivallerden ödüllerle dönmeye başladı. Bizce Emin Alper’in başarısında en büyük pay; oyuncu seçimi ve yönetiminde. Senaryoya uygun karakterleri nokta atışı bir ustalıkla seçiyor. Böylece istediği gerçekliği yakalıyor. Oyuncuların hepsi gerçek karakterler gibi. Dolayısıyla ‘Abluka’ senaryosuyla ve oyunculuğu ile festivalcilerin seveceği bir film. Hemen belirtelim, festival filmi gişe filmi ayrımına karşıyız. Filmlerimiz hem festivallerde hem gişe de aynı ilgiyi görebilmeli. Lâkin ülkemizde bu sorunu aşmak zaman alacak. Maalesef ki sanatsal kaygısı yüksek olan filmler gişe de genel izleyiciden olumlu tepki alamıyor. Burada bunun nedenlerine uzun uzadıya girecek değiliz tabi ki. Ama şu da bir gerçek ki; sanat filmlerimizde sadece festival için yapılmaya, sıradanlaşmaya ve taklit edilen filmler haline dönüşmeye başladı. Yani sanat yapmak için zorlama taklitlerle bazen iş yürütülmeye çalışılıyor. İşte Emin Alper bunlardan sıyrılmış, kendine özgü gerçekçi bir çizgi yakalamış ve orijinal hikâyelerini kafasında ki gibi yansıtabilen ender yönetmenlerden. 

Yoğun bir politik şiddet ortamında ayakta kalmaya çalışan iki kardeşin hikâyesini anlatan ‘Abluka’nın başrolünde Mehmet Özgür ve Berkay Ateş yer alıyor. Tülin Özen, Müfit Kayacan ve Ozan Akbaba diğer oyuncular. Filmin konusuna gelirsek; 20 yıl hapis yattıktan sonra tahliye olan Kadir, Emniyette bir yetkili olan Hamza sayesinde bir iş bulur. Kadir bir çöp toplayıcısı gibi çalışacak, gecekondu mahallelerinde muhbirlik yapmaya başlayacaktır. Bir süre sonra çöplerde bomba yapım malzemeleri olup olmadığını araştırmaya, buna göre istihbarat bilgisi üretmeye başlar.  Bu sırada İstanbul büyük bir siyasal karmaşa içindedir, polis ise failleri yakalamak için önlemlerini her geçen gün arttırmaktadır. Kadirin kardeşi Ahmet ise belediyede sokak köpeklerinin itlafından sorumlu birimde çalışmaktadır. Ahmet, Kadir’in yakın bir abi kardeş ilişkisi kurmak için çabalarını karşılıksız bırakır. Ahmet’in soğuk davranışları  Kadir’i çeşitli komplo teorileri üretmeye yöneltir.

Özellikle Meral ve Ali karakterinin ana hikayeye katkısını abartmadan vermiş olması yine Emin Alper’in oyuncu yönetimindeki ustalığı. Hakeza, ortadan kaybolmaları da gerçekliği pekiştirmiş.

Abluka, küçük bireysel ötekileştirmelerimizin toplumsal boyutta ete kemiğe bürünmüş hali. Ülkemizde gerçek ablukaların yaşandığı bir dönemde vizyona girmiş olması tamamen tesadüf. Çünkü Emin Alper bu filmi ne yazarken, ne de çekerken böyle bir şey yoktu. Belki düşüncelerden bile uzaktı.

Sonuç olarak izlenmesi gereken bir film.Keşke konuyu biraz daha çeşitlendirip, gişeye de göz kırpabilseydi.

Twitter.com/huseyin_eken