Popüler Sinema

Paylaş
Ekran

Reyting Hikaye, Diziler Bahane…

Reyting Hikaye, Diziler Bahane…
Üye: Drama Queen Gazete okumayı, özellikle de belli bazı köşe yazarlarını takip etmeyi seviyorum. Hafta sonları gazete eklerim, çayım ve müziğim bana eşlik eder. Yine böyle dinlendiğim, keyifli zamanlar geçirmek için kanepeme yerleştiğim sırada Rahşan Gülşan’ı okuyordum. Habertürk’teki köşesinde Rahşan Gülşan’ın reytinglerle ilgili yazısını okurken bazı şeyler takıldı kafama.

 

 

Televizyon reytingleriyle ilgili, eski sistemden farklı olarak TNS sistemi getirilmiş ve bu sisteme göre denek sayısı düşürülmüş, aynı zamanda eskiden reyting cihazının konulduğu evlerdeki ebeveynlerin tümünün üniversite mezunu olması gerekiyormuş, bu değişmiş, daha alt gelirli kesim denek olabilecekmiş. Bu durumla ilgili olarak Rahşan Gülşan da dizi sektöründen, farklı fikre sahip iki arkadaşına danışmış, bundan sonra dizilerin reytingleri nasıl etkilenir diye sormuş. Biri ‘dizilerin kötü etkileneceğini, daha arabesk dizilerin revaçta olacağını’ savunmuş. Diğeri de çuvaldızı kendine batırmış ve ‘izleyici dizilerden sıkıldı, bunu da bu hale biz getirdik’ demiş.

Şimdi  bana tuhaf gelen bir durum gözüme çarptı burada. Daha öncesinde reyting ölçüm durumunu  sadece üniversite mezunlarının belirliyor oluşu, reyting cihazının yalnızca ‘bu kültürlü’ evlere konması  eğer bir göstergeyse, o zaman ‘gündemi, o hafta ya da ay dünyayı, Türkiye’yi etkileyen olayları ele alan tartışma programlarının’ birinci sırada olması gerekmez miydi? Bu üniversite mezunu olan evler o zaman ya cihazın bağlı olduğu televizyonu açık bırakıyor, aslında izlemiyor ya da bu reyting olayının sadece kendi anlayışlarına göre ‘kültürlü’ olan kişilerce belirlendiğine inanan arkadaşlar yanılıyor!

 

İzleyiciyi ‘üniversite mezunu, lise, ilkokul mezunu’ diye ayıramazsınız ki. Böyle bir şey yok. Ben üniversite mezunuyum, iyi de bir televizyon izleyicisiyim,( zaten burada da ‘bu kimliğimle’ yazılar yazıyorum), son zamanlarda dizilerle ilgili fikirlerim değişmiş olsa da her akşam dizi saatinde televizyonun karşısına geçiyorum ve hangi dizi varsa kıyısından köşesinden bakıyorum. O cihaz bizim evde olsa ya bozulurdu ya da o akşamki tüm diziler tavan yapardı!

 

 

Denek sayısı da düşürülmüş ki, bu reyting cihazının konduğu evlerin sayısı da hiç önemli değil ayrıca. Çünkü bu da ‘belirleyici’ değil bence. Ne de olsa ‘renkler ve zevkler tartışılmaz’, herkesin, her kesime ait insanın, alt gelir, üst gelir sahibi kişilerin zevkleri, beğenileri, tercihleri farklıdır. Reyting olayını çok gerçekçi hatta ‘hiç’ gerçekçi bulmasam da, madem bu ölçüm yapılıyor, o zaman her kültür seviyesine sahip insanlar denek olsun. İlkokul mezunu ne bileyim mesela Fatmagül’ün Suçu Ne? izler, ama öte taraftan üniversite mezunu olan Muhteşem Yüzyıl izler, var mı böyle bir kriter? On yıldır devam eden Kurtlar Vadisi’ni ilk bölüm dışında bir kez bile izlemedim. Çevremde herkes, üniversitelisi de olmayanı da severek izliyor bu diziyi. Benim hiç sempati duyamadığım, ısınamadığım (mesela Unutulmaz: eskiden hani şu ağlak kızların bir erkeğin peşinde sürüm sürüm süründükleri dizi) dizileri de pek çok ‘kültürlü’ arkadaş fanatik şekilde takip ediyor. Bir de buna, insanların işten eve gelip de huzur bulmak, iyi vakit geçirmek için ‘özellikle’ dizileri izlediğini katarsak eğer, ‘kültür seviyesinin’ pek de belirleyici etken olduğunu söyleyemeyiz.

 

 

Öte yandan, fikri alınan, sektörden olan diğer arkadaşı da suçun kendilerinde olduğunu, yeni bir şeyler yapılmadığını, tüm işlerin birbirinin aynısı olduğunu, bu sebeple de izleyicinin dizilerden sıkıldığını söylemiş. Ki ben bu fikre tamamen katılıyorum. Geçen sezondan devam eden, seyircisi kemikleşmiş diziler zaten hala ilgi görüyor, izleniyor. Kuzey Güney, Muhteşem Yüzyıl ve başroldeki Erkan Petekkaya’nın ve Aylin’i canlandıran Farah Zeynep Abdullah’ın gidişiyle dizinin eski temposunu sürdüremeyeceği düşünüldüğü halde halen severek izlenen Öyle Bir Geçer Zaman Ki tam gaz yoluna devam etmekte. Başlayıp da biten, ömrü çok uzun olmayan diziler de ‘izleyici şunu seviyor, bunu izler, bunu izlemez’ kriteriyle belirlendiği için genelde birbirinin aynısı oldu ve sevilmedi. Her gün aynı yemeği yiyip de sıkılmayanınız var mı?

 

 

Yani diyeceğim o ki, reyting meyting bunlar boş işler. Esas olarak bizler, dizi izleyen bu kültürlü, kültürsüz, alt ve üst gelir sahibi insancıklar, önümüze ısıtıp ısıtıp koyduğunuz senaryolardan sıkıldık. Eski eserlerden senaryolaştırdığınız dizilerden de, yabancı film ya da dizilerden yaptığınız uyarlamalardan da, don lastiği gibi uzayan konulardan da uzaklaştık. TNS’nin belirleyeceği deneklerin ‘alt gelirden’ olduğunda, dizilerin de ister istemez ‘arabeskleşeceği’ endişesini taşıyan yapımcılar, senaristler de, ismi lazım değil organlarının korkusuna göre hareket edeceklerine doğru düzgün işler yapsınlar. Reyting kaygısıyla hareket etmesinler. Tabii yiyorsa!

 

 

Drama Queen

 

twitter.com/yazmakiyigelir

 

Diğer yazıları için tıklayınız

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Fırat Sayıcı

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç değil ...

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç  değil ...

Fırat Sayıcı

Seda Aktaş: “Kitlesel fonlama, film üreti...

Seda Aktaş: “Kitlesel fonlama, film üreti...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter