Popüler Sinema

Paylaş
Ekran

O Ses Türkiye, ses yarışmasından ziyade şov programıdır!

O Ses Türkiye, ses yarışmasından ziyade şov programıdır!
Üye: Gizem Merve Kaboğlu O Ses Türkiye’nin misyonu iki sezondur tartışıldı, tartışılıyor... Yarışmayı beğenerek takip ettiğimi, sadık bir izleyicisi olduğunu söylemeli, Acun Ilıcalı’nın yapımcısı olduğu hiçbir diğer iş için aynı yorumu yapamayacağımı da parantez içinde belirteyim. Yani ben reality şov izlemekten zevk alan, yarışma ve realitynin iç içe geçtiği formatları takip eden bir yazar ve izleyici değilim ama O ses başka...

 

Nesi başka derseniz hemen başlayayım. İzlediğim yarışmada otorite “farklı”. Önce jüri üyelerini yarışmacıları görmeden dönerken görüyoruz, orada otorite o an için onlar, evet ama 1 dakika sonra yarışmacı otorite figürü oluyor hem de jürinin egosunu eze eze gösteriyor otoritesini... Kimi yarışmacı Hadise’ye “Bana da cilveli cilveli “bana gel” de geleyim” diyor, kimi ise Murat Boz’la dans edip Mustafa Sandal’ı seçiyor. Hülya Avşar’ı iltifata boğup başka jüriye geçen de oluyor, iki jüriyi birbirine düşüren de... 

 

Yıllardır ekran karşısında yarışmacı olarak eleştirilen, azar işiten, alay edilen, sevilen, övülen veya yerilen benim gibi kişiler bu kez gücü eline alıp jüriyi “parmağında oynatıyor.” Bu güç kim ne derse desin yapımı izleyici için çekici kılıyor. 

 

 

İzleyicinin jüriye resti yarışmacıya yansıtıldı


Bugüne kadar (Popstar yarışmalarını düşünün) jüriyle kim restleştiyse o yüksek oy aldı. Bugün aklımızda ve hayatımızda Popstar yarışmalarından tek bir isim, jüriye hayatının dersini varen bir isim var. “Sabıkalı star” olarak meşhur olup jürinin sabıkasıyla “haklı” çıkan Bayhan’dan bahsediyorum. Biz yıllarca Popstar yarışmalarında jürinin seçimini, izleyicinin “sen değil ben karar veririm” diyerek sahiplendiği yarışmacıyı yüceltip jürinin başına balyozla vurmasını izledik. Bir grubun temsilcisi olarak (yabancı vatandaş, azınlık üyesi, sabıkalı, engelli, köylü, kentli, kürt, laz vs. vs... ) orada bulunan, sesi kimsenin umurunda değil yalnızca bahanesi olan insanlardı yarışmacılar... O ses’te ise jürinin başına inen balyoz izleyicinin elinden alınıp yarışmacıya veriliyor, böylece izleyicinin özdeşimi artıyor, yarışmacının kabullenilmesi “bak nasıl hakkını verdi” tadında bir yöntemle kolaylaştırılıyor. 

 

 

Ses yarışmasında Hülya Avşar ile Mustafa Sandal’ın işi ne?


Zaten yapımın da amacı “ses” seçmek falan değil aynı önceki türevleri gibi... Amaç ses olsaydı yarışmanın tanıtımlarının çoğunda jüri atışması yerine o hafta izleyeceğimiz sesleri görürdük. Programın ara tanıtım videolarında “birazdan izleyeceğimiz yarışmacıları” değil “jüri kavgaları” bantlarını seyreylemezdik. 

 

Eğer bu bir ses yarışması olsaydı Mustafa Sandal ve Hülya Avşar gibi ses anlamında vasat olan, ama şov kısmı ağır basan iki ismi o jüride görmezdik. (Her sesten anlayanın da sesinin güzel olması gerekmiyor zaten ama onların asıl orada olmalarının nedeni şova yatkın karakterleri... )Onların başarısı alternatif bir sese sahip olmasalar bile pazarlama stratejilerini doğru geliştirmelerinde, zaten asıl başarı da bu! Ama yineliyorum, bu popüler seçimler bile bizim izlediğimizin yarışmadan ziyade şov olduğunun göstergesi. O nedenle geçen senenin “O ses”i Oğuz Berkay Fidan şu an hatırlanmıyor, aynı nedenle her hafta yarışmacılar değil jüri üyeleri sosyal ağlarda trend topic oluyor...

 

Anladığınız ve anlatmaya çalıştığım üzere, “O ses” aslında “o” sesi değil, izleyicisini arıyor... 

 

 

Yapımcı “oyuncu”ya oyuncu demezse ne olur? 


Bir sektör düşünün... Modellik yarışmalarında derece alan gençlere o gece aceleyle başrol teklif eden yapımcılar olsun, o yapım şirketi dizilerinde bazı yeni “oyuncu”ları dublajla oynatsın... Sonra o yapım şirketinin yöneticisi çıksın başka bir oyuncu hakkında “Ona oyuncu diyenin...” gibi laflar söylesin kendi işlerini düşünmeden... 

 

Şu an bu söylem, Türkiye’de magazin gündeminin gerçeği... Ben ise çelişkinin neresinden tutsam elimde kalıyor. Mesela, “madem oyunculuk titrini yüksek görüp kimi oyunculuk yapanları o sıfata layık addetmiyorsunuz o zaman neden bu titri taşıyamayan kişileri oyuncu olarak dizilerde oynatıp bu mesleğin adını kötülüyorsunuz? Diyelim herkes oyunculuk yapabilir görüşüyle mankenlere rol teklif ediyorsunuz o zaman neden “kimse ona oyuncu demesin” gibi bir tavırla bu titri başka oyunculara layık göremiyorsunuz da ulvileştiriyorsunuz? Madem kimi oyuncular bu namı taşımaya yetkin değil, kendi şirketinizin oyuncularını geçer not verip mi ekrana sürüyorsunuz ?” soruları aklımı kurcalıyor. Bu söylem içinde çelişkili olan kim  bilemedim? 

 

Bana kalsa herkes her işi yapsın, herkes oyuncu da olsun marangoz da... Nasılsa bir süre sonra geriye ya en iyiler ya da işi en iyi pazarlayanlar kalacak, ki bence her ikisi de başarıdır, kavgayla “o bu işi yapamaz” demeye ne gerek var? Hem de kendi işlerine dönüp bakmadan... 

 

 

Gizem Merve Kaboğlu

 

twitter.com/gizemkaboglu

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter