Popüler Sinema

Gerçek hikayeler, her zaman izleyicinin dikkatini çekmiştir. İnişli çıkışlı kariyerleri, çalkantılı özel hayatları, bir türlü atlatılamayan psikolojik sorunları ile insanoğlunun tarihine damgasına vuran, bir dönemin şöhret isimlerinin hayatları; kitaplara, belgesellere ve sinemaya konu olmuştur. Türkiye’de 2015 yılında vizyona giren, kişi odaklı biyografik filmlerden oluşan bu liste; satranç şampiyonundan tutun da müzisyene, ressama, bilim adamına kadar farklı mesleklerden ve ayrı dönemlerden insanları anlatıyor. Dosyada belgesellere yer verilmedi ama Amy filmi de izleme listenizin bir köşesinde bulunsun. Aynı “Akademi Ödülleri” gibi gerçek hayat hikayeleri sizin de ilginizi çekiyorsa bu filmlere göz atmanızda fayda var. 

Big Eyes (Büyük Gözler)

Kendisi gibi sıradışı olan ressam Margaret Keane’nin hayatını sinemaya aktaran yönetmen Tim Burton, tatlı başlayıp acımasız devam eden bir filme imza atıyor. Margaret, çizdiği büyük gözlü portreler ile sokak resimleri yapan Walter Keane’nin dikkatini çeker ve evlenirler. Walter, Margaret’ın resimlerinin ilgi gördüğünü fark edince kendisi çizmiş gibi satmaya başlar. Bu büyük duygusal gözler, Walter’a şöhret getirirken Margaret’ı ise bir kenara iter. Big Eyes filminde Tim Burton’ın tarzı izleyiciye tam olarak hissettirilemiyor ve Margaret’ın hayat hikayesinde, kocasının daha ön planda olması, bir biyografi filmine de yakışmıyor. Margaret’ı, Amy Adams’ın naif ve çizilen resimler gibi duygusal bir şekilde canlandırdığını ve listedeki tek kadın biyografisinin Big Eyes olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

Black Mass (Kara Düzen)

Acımasız gangster James Bulger rolüyle yer alan Johnny Depp’e kalabalık bir kadro eşlik ediyor. Scott Cooper’un yönetmenliğini yaptığı Black Mass; Bulger’ın FBI ile anlaşma yaparak önlenemez bir yükselişe geçmesini anlatıyor. Filmin şiddet dozu bir gangster filmine yakışır olsa da zamanında FBI’ın en çok arananlar listesine giren Bulger’ı, yapım hak ettiği kadar anlatamıyor. Ayrıca Johnny Depp’in yüzündeki ağır makyaj ile oyunculuğunun nasıl olduğundan söz etmek de pek mümkün değil.

Legend (Efsane)

Gangster Ronald ve Reggie Kray kardeşlerin Lonra’da yükselişlerinin anlatıldığı Legend filminde en dikkat çeken, hiç kuşkusuz Tom Hardy’nin oyunculuğu. Zıt kişiliklere sahip bu ikiz kardeşlerden Ronald; şiddet düşkünü paranoid şizofren, Reggie ise; tam bir mantık adamıdır. Bu ilginç ikilinin suç kariyerlerine ve aşk hayatlarına odaklanan filmin yönetmenliğini Brian Helgeland üstleniyor. Film daha çok Reggie ve eşi Frances’ın gelgitli ilişkisine odaklandığı için bir gangster filminden beklenileni pek veremese de Ronald’ın olağandışı hareketleri izleyicinin ilgisini bir nebze de olsa ayakta tutuyor. 

Mr. Turner (Bay Turner)

Timothy Spall’in canlandırdığı İngiliz Ressam Joseph Mallord William Turner’ın hayat hikayesinin işlendiği filmin yönetmenliğini Mike Leigh üstleniyor. Filmde, Turner’ın resim kariyerine ve insan ilişkilerine odaklanılıyor. 150 dakikalık, uzun bir dönem filmi olduğundan sadece sanata meraklı izleyicilere hitap ediyor. Döneminin önemli sanatçılarından biri olan Turner’ı tanımak ve çizdiği doğa resimlerindeki küçük detayları keşfetmek için izlenebilecek bir yapım.

Pawn Sacrifice (Şah Mat)

Amerikalı Satranç Şampiyonu Bobby Fischer’ın parlak kariyerini ve bir o kadar da sorunlu iç dünyasını anlatan Pawn Sacrifice, gerilim filmlerine taş çıkartacak bir yapım. Bobby Fischer’ın ezeli rakibi Rus Boris Spassky ile turnuva karşılaşmalarında heyecanın doruk noktasına çıktığı film, Fischer’ın çalkantılı ruh halinden besleniyor. Ayrıca Soğuk Savaş’ın en paranoyak döneminde geçiyor ve sanki ABD ve SSCB arasındaki bir III. Dünya Savaşını anlatıyor. Bobby Fischer’ı filmin yapımcılığını da üstlenen Tobey Maguire canlandırırken Edward Zwick ise filmin yönetmenliği üstleniyor. 

Love & Mercy (Aşk ve Merhamet)

Surf Rock tarzı müzik yapan The Beach Boys grubunun beyni olan Brian Wilson'ın sorunlu hayatına odaklanan filmin yönetmenliğini Bill Pohlad üstleniyor. Love & Mercy, Brian'ın hem psikolojik sorunlarının başladığı 60’lardaki parlak gençlik dönemine, hem de 80’lerdeki asosyal hayatına odaklanıyor. Bu iki zaman diliminde; gençliğini Paul Dano, orta yaş halini ise John Cusack canlandırıyor. Özellikle The Beach Boys hayranlarına hitap eden film, dram ile müziği harmanlayan, oyunculuk ve kurgunun dikkat çektiği başarılı bir biyografi filmi.

Steve Jobs

Apple’ın yaratıcısı ve pazarlama dâhisi olan Steve Jobs’un yaptığı üç ürün tanıtımının perde arkası anlatılarak hayatının kırılma noktaları filme aktarılıyor. Sadece iş değil özel hayatı da filme dahil edilerek kızı ve iş arkadaşları ile olan ilişkileri de mercek altına alınıyor. Steve Jobs’a Michael Fassbender hayat verirken filmin yönetmenliğini Danny Boyle üstleniyor, Bol diyaloglu, dinamik bir senaryoya sahip olan yapım, özellikle teknoloji meraklılarına hitap ediyor.

The Imitation Game (Enigma)

Norveçli yönetmen Morten Tyldum’un çektiği The Imitation Game filmi, bilgisayarın mucidi Matematikçi Alan Turing’in II. Dünya Savaşı’ndaki önemli rolüne odaklanıyor. Almanların şifreli mesajlarını kırabilmek için icat ettiği oda kadar olan makine, o dönem bilinmese de geleceğin teknolojisine yön verecektir. Ayrıca film, Turing’in saklamak zorunda kaldığı eşcinsel kimliğine de değiniyor. Turing’i canlandıran Benedict Cumberbatch Akademi Ödülleri’nde “En İyi Erkek Oyuncu” dalında aday olmuş ve film sadece “En İyi Uyarlama Senaryo” dalında Oscar’ı kucaklamıştır.

The Theory of Everything (Her Şeyin Teorisi)

James Marsh’ın yönetmenliğini yaptığı The Theory of Everything filmi ünlü bilim adamı Stephen Hawking’in hayatını anlatıyor. Als hastalığının yaşamını nasıl etkilediği ve karısı Jane ile olan ilişkisi, filmin odak noktası olarak yer alıyor. Senaryo biraz zayıf ve Hawking’in bilim kariyerine tam olarak odaklanılmasa da “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar kazanan Eddie Redmayne’nin inandırıcı oyunculuğu filmi kurtarıyor.

The Walk (Tehlikeli Yürüyüş)

Dönemin en yüksek gökdeleni olan İkiz Kuleler’in arasına ip gerip büyüleyici bir yürüyüş gerçekleştirmek isteyen Fransız Cambaz Philippe Petit'in hayatını anlatan The Walk filmini, Robert Zemeckis yönetiyor. Yapımda Petit'in hayatı biraz üstünkörü anlatılsa da görselliği ve filmin son yarım saati, izleyiciye vaat ettiğini gerçekleştiriyor. Joseph Gordon-Levitt, Fransız aksanlı bir İngilizce ile Petit'e hayat veriyor.

Twitter.com/mugeibrikci