Popüler Sinema

Paylaş
Dosyalar

2000’ler Fransız sinemasına bakış

2000’ler Fransız sinemasına bakış
Üye: Kerem Akça Yazın başlamasıyla birlikte neredeyse her hafta bir Fransız filminin vizyona girmesi tesadüf değil. Zira özünde çeşitli akımları ve entelektüel bilinci bulunduran ülke sineması, dünyada iz bıraktı. Ancak son dönemde daha ziyade 1998’de Gaspar Noé’nin “Herkese Karşı Tek Başına”yla yolunu açtığı Üçüncü Fransız Yeni Dalgası’nın izinde bir ‘auteur jenerasyonu’ oluşturmuş durumda.

 

Cahiers du Cinéma’ların, caméra-stylo’ların, sinema terimlerinin havada uçuştuğu bir ülke. Sinema tarihinde önemli ve belki de en kilit yere sahip bölge olan Fransa, elbette akımlar çıkarmasıyla kayda değer bir işleve ya da markaya sahip. Fransız Şiirsel Gerçekçiliği ile Fransız Yeni Dalgası’nın dönemlerindeki izlerinin yanında sessiz yıllarda impresyonizm ve gerçeküstücülükle kurulan bağlar da görmezden gelinmemeli.

 

Ancak her ülke sinemasının belli dönemlerde düşüşe geçip emeklediği ve toparlanmak için çırpındığı dönemler olabiliyor. Orada da bir isim ya da kıvılcım ihtiyacı devreye giriyor. 1960’larda sanat piyasasını tamamen ele geçiren Fransız sineması, adeta Paris’ten Cannes’a uzanan bir entelektüel cenneti yaratmıştı. Ancak 70’lerde bambaşka bir ekol çıkıp ‘akım’sız bir hareket aşıladı. Bu dönemde André Téchiné, Alain Corneau, Claude Miller, Bertrand Blier ve Bertrand Tavernier, kendi özelliklerini filmlere katmaya başladılar. Çoğunlukla orta ölçekli planlar, doğal renkler ve dinginlik ana süreç olsa da bunların her birini bunu kendine göre yorumladı.

 

 

80’lerde ise İkinci Fransız Yeni Dalgası, Luc Besson, Jean-Jacques Beineix ile Leos Carax ilk akımın özelliklerini ‘renkli’ bir görüşle harmanladı. Hepsinin kendine özgü özelliklerinin yanında Carax, en bu duruma yakın, kurgu algılı, mizansenli ve dramatik işlevli isme dönüştü. Bu eğilim çok geniş bir etki bırakmadı ve başka yönetmenler doğurmadı. Daha ziyade ağır tempolu, orta ölçekli planlar içeren, doğal renklerden güç alan ve hikaye dışı sesleri elinin tersiyle iten sanat filmi kitlelerine uygun filmlerin ağırlığının altında ezilmeye başladı.

 

90’larda Patrice Leconte, Cédric Kahn, Régis Wargnier, Anne Fontaine, Patrice Chéreau, Laurent Cantet, Jean-Claude Brisseau gibi isimler bunun içinde temalarıyla sıyrılmaya çalıştılar. Leconte, stilsel özellikleriyle fark yaratıp ismini diğer ülkelerde anılır hale getirdi. Ancak genel anlamda buradaki eğilim Fransız Yeni Dalgası’nda da gördüğümüz cinsel özgürlük meselesinin üzerine bütün yönleriyle gitmekti. Her açıdan ‘ilişki’ meselesine yaklaşmaktı. Jean-Claude Brisseau, Patrice Chéreau ile Cédric Kahn ise bu konuda adımlar attı.

 

 

Bir diğer taraftan Jean-Pierre Jeunet ile Marc Caro’nun masalsı bilimkurgu eserleri de bir ‘Hollywood’ genişlemesi ya da yanılsaması yarattı. 1998’de Gaspar Noé’nin şiddet ve cinsel istismar ile yontulmuş “Serseri Aşıklar” (“À Bout de Souffle”, 1960) düşüncesi içeren “Herkese Karşı Tek Başına”sı (“Seul Contre Tous”) bir anlamda böylesi bir eğilim başlattı. Mathieu Kassovitz’in “Nefret”inin (“La Haine”, 1996) izinde bir akımın startını verdi.

 

Artık bir taraftan Hollywood anlatısı, bir taraftan şiddet meselesi, bir taraftan da cinsellik meselesi akacaktı. Kimisi bu harekete Fransız-Amerikan Yeni Dalgası diyebilirdi. Ancak bunun izinde üreyen gerçekçi kamera kullanımı, kan oranı ve psikolojik alt metinlerin; Alejandre Aja, Pascal Laugier, Eric Vallette, Xavier Gens, Alexander Bustillo-Julien Maury gibi isimleri devreye soktuğu kesindi.

 

İtalyan korku sinemasının çıkışındaki ‘belirsizlik’ ve ‘tekinsizlik’i bir araya getiren bu isimler, fazlasıyla fark yaratmaya başladılar. Ancak şiddeti istismar etmeleri sebebiyle eleştirildiler de. Christophe Honoré ve Anthony Cordier gibi ‘üçlü ilişki’, ‘cinsel fantezi’, ‘ensest’, ‘cinsel arayış’ gibi konuları bozucu bir mimariyle yoğuran dramatik yapı sarsıntılı yönetmenler de ürüyordu elbette.

 

Philippe Grandrieux, Arnaud Desplechin, Mia Hansen-Love, Gustave de Kervern-Benoit Delépine gibileri ise yapıbocuzu yaklaşımı bazen Resnais, bazen Godard eğilimleriyle devreye sokmaya başladı. Bu akımın içinde doğrudan olmasa da dolaylı yoldan yer aldılar. Bu süreçte elbette Jan Kounen, Pierre Salvadori, Christophe Gans, Francis Veber, Cédric Klapisch, Rémi Bezançon gibi son derece Hollywood anlatısına hakim isimler, 2.35:1 algısını kalkındıran anlatıcılar üredi. Bunların varlığı ayrı bir stüdyo açılımı sağladı.

 

Ancak esasen Bruno Dumont, Jean-Pierre Jeunet, Marjane Satrapi-Vincent Paronnaud, Slyvain Chomet, François Ozon, Dominik Moll gibi auteur işlevine ‘akım’sız ulaşan isimler ‘kalıcı’ oldu. Kimisi gerçeküstücü farkındalığı, kimisi dışavurumcu evreni, kimisi minimalist özlülüğü, kimisi gizemli dünyası, kimisi sıkıcı Fransız filmlerini amaç haline getiren çılgınlığıyla fark yarattı.

 

 

Şimdilerde ise bu kuşak, bir bakıma 1998 sonrası çıkışın ve bir anlamda aydınlanma ya da serbestliğin tonunu belirliyor. Fransız sineması “Sert Rüzgarlar” (“Des Vents Contraires”, 2011), “Daha İyi Bir Hayat” (“Une Vie Meilleure”, 2011), “Aşk Sanatı” (“L’Art d’Aimer”, 2011) gibi ‘tempoyu düşür, diyaloğu arttır sanat olsun filmleri’ üretse de Xavier Gens gibi “Mahşer Günü”ndeki (“The Divide”, 2011) şiddet ve istismar kullanımını dille birleştiren bir şahısa da sahip olabiliyor. Bunlardan üçüncüsünün ‘vodvil’ kaynağından, ilkinin Antonioni geleneğinden beslenmesi de unutulmamalı. Zira artık değişim ve her yere yayılma süreci diyebiliriz. 

 

13 Temmuz’da sinemalarımıza “Bir Mafya Hikayesi” (“Les Lyonnais”, 2011) ile ikinci kez konuk olacak Olivier Marchal’a da ayrı bir parantez açmalıyız. Ülke sinemasının siyah-beyaz dönemindeki kara film / gangster filmi / polisiye geleneğinin ‘retro’ dokunuşunu canlandıran etraftaki Fransız yönetmenlerin en belirgini kendisi. Bu da fazla üretimin geri dönüşlerini çeşitlilik ile açıklıyor.


Dosya: Kerem Akça

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

HABERLER

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

Köpekle Kurt Arasında Moskova Film Festiv...

Köpekle Kurt Arasında Moskova Film Festiv...

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter