Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

NOLAN’IN EN DUYGUSAL FİLMİ

:: Videolar NOLAN’IN EN DUYGUSAL FİLMİ
(7.8/10)
Yazar: Furkan Erkan
Christopher Nolan, şüphesiz ki genç yönetmenler arasında çok önemli bir yerde. Özellikle de çizgi roman uyarlamalarında çığır açmış ‘’Dark Knight’’ üçlemesinin yönetmeni olması adından sıkça söz ettirdi.

Ondan öncesiyse ‘’bellek-kurgu’’ denklemini ele aldığımızda incelenecek 2 nefis başyapıtı Inception ve Memento idi. Hala bazılarının yıkıcı eleştiri oklarına maruz kalsa da Nolan yaptığı her filmiyle kendi çıtasını fersah fersah aştığını gösteriyor bize.

 

Uzayın derinlikleri, keşfedilmemiş yerler, eksantrik varlıklar hakkında yıllardır ‘’Star Trek’’, Kubrick şaheseri ‘’2001: A Space Odyssey’’ den tutun da ‘’Alien’’ ve ‘’Gravity’’ ye uzanan görsel bir sinema şöleni izliyoruz. Her biri okumaya, incelemeye dair oldukça yoğun argümanlar içeren filmlerdi. Nolan’ın ‘’Interstellar’’ı ise tüm bu filmlerdeki teorileri, metotları, kalıpları benzer bir şekilde işlerken farklı bir yaklaşımla alt metinde ‘sevgi’ temasını ve Nolan’ın nev-i şahsına münhasır bir şekilde insanların içindeki gizil karanlık yanlarını ele alıyor.

 

Dünya dediğimiz yaşam platformumuzu gün geçtikçe daha hoyratça kullanıyoruz. Çevreye verdiğimiz tahribatın da haddi hesabı yok! Hal böyle olunca ‘tabiat ana’ bizlerden intikamını bir şekilde alıyor ve kendi içimizde bölünmelere yol açacak bir son hazırlıyor. PIXAR’ın unutulmaz animasyonlarından biri olan ‘’Wall-E’’ filmine benzer bu çıkış noktası Interstellar’da da var. Dramatik yapısını bir baba-kız ilişkisiyle besleyen film, diğer uzay filmlerine nazaran uzaya çıkmak için bir neden oluşturuyor. Dünya gitgide yaşanılamayacak bir halde olduğu için deneyimli pilot Cooper’a NASA tarafından ‘Ranger’ adındaki bir santrüfüjün pilotluğunu yapması isteniyor. Bütün insanlığın kaderi ve yeni gezegen arayışları şimdi Cooper ve  ‘Ranger’daki diğer astronotlara bağlı. Bu süre zarfında diğer uzay filmlerinde de olduğu gibi keşfedilmemiş yerler, paralel evren, beşinci boyut, zaman aşımı ve yerçekimi gibi bilimsel kalıplar beyazperdede daha stilize bir yaklaşımla yeniden şekilleniyor. Tabi tüm bunlar olurken de Nolan, ‘kıskançlık’, ‘fedakarlık’, ‘sevgi’, ‘açgözlülük’, gibi insani duygulara seslenmeyi de ihmal etmiyor.

 

Bilim kurgu filmlerindeki, evrenin sırları, keşifler ve insan aklını yıllardır kurcalayan bazı teknik olgular daha ağır, daha bilimsel bir anlatma tekniğini seçer. Interstellar ise nispeten daha akıcı, olaylara biraz daha hızlı bir giriş yapan ve ses miksajını olması gereken yerlerde kullanan bir bilim-kurgu. Örneğin Gravity’de Sandra Bullock’a çarpan pek çok devasa parça için aynı boyutlarda ses miksajı ve kurgusu kullanılırken Interstellar’da uzay boşluğunun ses yalıtım potansiyeli avantaja çevrilmiş. Öyle ki bu da filme bir gerçeklik payı katıyor. Hans Zimmer’ın daha duygusal müzikleri, Hoyte Van Hoytema’nın enfes sinematografisi ve Lee Smith’in bellekle iç içe geçen paralel kurgusu Christopher Nolan’ın zarif dokunuşlarıyla filmde harika bir kompozisyon oluşturuyor.

 

İnsani duygulara yüklenen yan temaların belki de beyazperdede ilk kez görme fırsatı yakaladığımız muazzam yaklaşımlı bir beşinci boyut görselliği ile birlikte ele alınmasından dolayı kurgu giderek komplike olmaya başlıyor ve senaryoda doğan boşluklar giderilemediğinden (Dünya’yı nasıl bu hale getirdik?/ Gargantua adlı o derin uçuruma girilmekteki ısrarcılık niye?)  film finale doğru tökezlemeye başlıyor.

 

Oyunculuklar açısından gayet doyurucu performanslar var. Son yıllarda şahsen aynı tempoda rollere hayat veren (yine de ‘’True Detective’’ dizisindeki ‘’Rust Cohle’’ performansı tartışmasız olağanüstü idi.) Matthew McConaughey bu filmdeki performansıyla hikayeye ait dramatik yapının ana damarını oluşturarak kendini aştığının sinyallerini veriyor. Kadın oyuncularda Jessica Chastain ve Anne Hathaway gayet tutarlı giderken az ama öz oynayan Michael Caine’i bir kez daha görme şansına sahip oluyoruz. Kadroda isim olarak görünen Matt Damon ise aynı çizgide oynamaya devam ediyor. 

 

Son tahlilde, Interstellar içerdiği alt metinlerle yoğun duygu ve metaforlara seslense de genel anlamda yeni bir şey söylemiyor. Lakin diğer bilim-kurgulara göre daha akıcı ve sade üslubu filmi sıkmadan izlettiriyor. Nolan’ın tarzını yeniden iliklerine kadar  hissetmek isteyenler ‘’Interstellar’’ı kaçırmasın derim. Ağır bir overrated olmasa da ne öyle yere göğe sığdıralamayacak bir başyapıt olduğunu ne de yerin dibine gömecek kadar kalitesiz olduğunu söylemek şahsen abesle iştigal etmek olur. İyi seyirler.

 

NOT: Görüntü yönetmenliği,kurgu ve yönetmenlik ile Oscar penceresinden baktığımızda ‘’Interstellar’’ın yılın ‘’Gravity’’si olması için hiçbir pürüz yok.

 

*Ranger’ın solucan deliğine olan kusursuz giriş evresi ve Cooper’ın bilgisayar sistemli robot TARDS ile olan mizah dolu sohbeti şahane.

 

*Cooper’ın kızı Murph ile olan baba-kız ilişkisi iyi işlenmiş olsa da oğul konumundaki Tom’a (Casey Affleck) dış kapının mandalı muamelesi yapılması hoş durmuyor.

 

Furkan Erkan


Twitter.com/FilmNotlari   

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

HABERLER

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter