1950’li yılların Büyükadası’nda, iki yaşındayken geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle hem kör hem sağır olan, bu nedenle hiçbir kavramı “bilmeyen”, çevresiyle tamamen uyumsuz bir çocuk olan Elâ ile aynı durumdaki ablasını trajik bir biçimde yitirdikten sonra hayatını engellilere adayan Mahir Hoca’nın çarpıcı hikâyesi. Syahtan beyaza giden bu yolculukta sadece bir kelimeye yer yoktur: İmkansız.